‘‘Kendi Alanımızda Benzersiz Bir Konum Elde Etmeyi Hedefliyoruz’’
Ulusal Kanal ve Haber Ajanslarında sıklıkla karşılaştığımız “Hekime şiddet” başlıklı haberler bugün Hasta hakları ve Hekim Sorumlulukları hususunda toplumu bilinçlendirmenin yanında Hekim haklarının da toplum tarafından öğrenilmesi ve uygulanması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. “Hak” kavramı günümüzde adalet kavramı ile özdeşleşmiştir. Adalet ise kanunlarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasını sağlama ile olacaktır. Bu yazımızda Hasta Hakları ve Hekim Sorumlulukları başlığının evvel dönemlerde mevcut eserlerde nice değerlendirmeye alınması sonucu öncelikle Hekim haklarından söz edilecek ve neticenin taahhüt edilip edilmeyeceği hususunda kısaca Güncel Yüksek Mahkeme kararlarından bahsedilerek Yargının mevcut vakalara bakışı irdelenecektir.
Hak Hürriyetin somutlaşmış biçimidir. Hürriyet ise Güncel Türkçe Sözlükte özgürlük olarak yani herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşün- me veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî olarak tanımlanmıştır. Temel Hak ve Hürriyetlerimizin temelini oluşturan tabii hukuk değimi ile İnsan Hakları kavramı bir kuralın hukuk kuralı olabilmesi için adil olması gerektiğinden bahsetmektedir. Ancak Anayasa’mız “İnsan Hakları” kavramını kullanma hususunda istisnai tavır takınarak belirli maddelerde örneğin 2. Maddede “insan haklarına saygılı devletten” bahsetmektedir. Pozitif hukuk açısından konuya yaklaşıldığında; anayasamız tarafından güvence altına alınmış temel hak ve hürriyetlerimizin esas alınması gerektiği bunların ise Anayasa’mızda dört bölüm başlığı ile bulunduğu (Temel Haklar ve Ödevler, Kişinin Hakları ve Ödevleri, Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler, Siyasi Haklar ve Ödevler) görülmektedir. Hekimlerimiz tabiatıyla öncelikle insan olmasından kaynaklı kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Devamla ise herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı gereği Hekimlerimiz de tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında vücut bütünlüğüne dokunulamaz, işkence ve eziyet yapılamaz, insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. Bugün toplumun her kesimi için geçerli olan bu temel hak ve hürriyetlerin ihlali halinde ise gerekli cezai müeyyideler itirazdan uzak ve açık şekilde kanunlarımızda şerh edilmiştir. Yetkili organlar tarafından Hekimlik mesleğinin sağlıklı devamı için hassasiyetle üzerinde durulması gereken öncelikle mevzuatın yeterliliği ve uygulanması hususu olmalıdır. Günümüz mevzuatı tetkik edildiğinde ise bu konunun ihmal edildiği sonucu çıkmaktadır. Geçmişten günümüze özellikle Bakanlık Genelgeleri ile ilerleyen sistem bugün ihtiyaca binaen revize edilmeli, Hekim hakları gözetilerek sair kanunlar gibi sadeleştirilmelidir. Örneğin 12 Temmuz 2012 tarih ve 28351 Sayılı 6354 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m.1 hükmü ile 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 153 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmış ve maddeye Gerekli tedbirlerin alınmasına rağmen, doğumu takiben anne veya bebekte meydana gelebilecek istenmeyen sonuçlardan dolayı hekimin sorumlu tutulamayacağı eklenmiştir ya da Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi m.2 Tabip ve diş tabibi; hastanın cinsiyeti, ırkı, milliyeti, dini ve mezhebi, ahlaki düşünceleri, karakter ve şahsiyeti, içtimai seviyesi, mevkii ve siyasi kanaati ne olursa olsun, muayene ve tedavi hususunda azami dikkat ve ihtimamı göstermekle mükelleftir diyerek sorumluluktan bahsetmekte devam suretle m.18 hükmü ile Tabip ve diş tabibi, acil yardım, resmi veya insani vazifenin ifası halleri hariç olmak üzere, mesleki veya şahsi sebeplerle hastaya bakmayı reddedebilir diyerek Hekimin Bugün kamu kurumları hariç seçimlik hakka sahip olduğunu belirtmektedir. Pozitif hak yapmayı ve hizmeti amaç olarak kılmaktadır. Tabii olarak bir hekimin herkese eşit hizmet sunma, Tıbbi özeni gösterme, Hastanın kişiliğine saygı duyma, bilgilendirme ve aydınlatma, özel yaşama ve mahremiyete saygı duyma gibi sorumlulukları vardır. Bunlar kaçınılmaz olandır. Ancak tüm özeni gösterdiği halde bir hekimin sorumluluğuna gidilmesi de beklenemez. Bir hekimin bu hürriyete sahip olabilmesi de tüm imkanlardan yararlandığı, teknik ekipmanlara sahip olduğu en önemlisi ise hayatın olağan akışına uygun bir çalışma temposunda çalıştığında olacaktır. Verimli ve imkanları olan bir hizmet sisteminde had seviyede başarının sağlanmaması ihtimali düşük olacaktır.
Yargı sistemindeki bir hakim gibi bağımsız ve hiçbir nüfuza kapılmaksızın vicdani ve mesleki kanaatine göre hareket etmesi benimsenen hekimin bugün sonucu taahhüt etme sorumluluğu yahut etmeme hakkı olup olmadığı da tartış- malıdır. Uygulayacağı tedavi yöntemini seçme hakkına sahip bir hekimin tedavi sonucunu öngörebilmesi beklenebilir mi? Burada bakılması gereken husus Yüksek Mahkeme kararlarıdır. Hiçbir hekimin kasıtlı olarak tedavinin sonucunun iyileşme yönünde olmayacağı varsayımı ile tıbbi müdahalesi sonucunda taksirle bir zarara sebebiyet veren hekimin sorumluluğuna gidilmesi nedensellik bağı belirlenmiş olsa dahi günümüz modern ceza hukuku anlayışında tek başına failin cezalandırılması için yeterli olmayacaktır. Tespit edilmesi gereken; ortaya çıkan neticenin belirli bir kişiye objektif olarak isnadının mümkün olup olmadığıdır. Gerçekleşen netice neticenin faile isnadı ancak üçüncü kişinin veya rastlantının bir eseri olmaması halinde olabilecektir. Sonuç olarak; netice insanın hükmedebileceği alanın dışında kalıyorsa hukuken önemli olan bir tehlike bulunmayacak, Olayın tamamen hayatın olağan akışının ve genel hayat tecrübelerinin dışında kalması sebebiyle beklenebilir olmayan bu durumda hekime bir sorumluluk yüklenemeyecektir. Bu hususta yine sorumluluk hekimlerimiz ve Devletimizin yetkili organına düşmekte, Hekim tarafından aydınlatma ve olası rizikolar hususunda hastayı bilgilendirme ve açık rızasını alma gerekliliği her zaman gözetilmeli, Devletimiz tarafından ise Hekim ve hasta haklarını koruyucu kurumsallaşmış sigorta sistemlerine önem verilmelidir.
Av. Berat Gürkan KİRAZOĞLU
İstanbul Barosu