Hitler’den Kaçanlar: DR. Erika Bruck

Hitler’den Kaçanlar: DR. Erika Bruck

Prof. Dr. Nejat Akar

TOBB ETÜ Tıp Fakültesi Hastanesi

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

 ANADOLU SEYAHATİMİZ


1933 yılından itibaren Hitler’in liderliğindeki Alman Nasyonal Sosyalist Partisi iktidarı ele geçirdikten sonra, Alman ırkçılığını ideolojik olarak benimsemiş ve başta Yahudiler olmak üzere Ari ırktan olmayanları toplumdan dışlamaya başlamıştı. Sonuçta Almanya’da dışlanan, işsiz kalan insanlar, yeni yaşam alanları arayışına girerler. Bu yıllarda Türkiye’de Üniversite Reformu çerçevesinde Almanya’nın dışladığı bilim adamlarını ülkesine kazandırmaktadır. Böylece Türkiye arayış içindeki Alman’ların sığınacakları bir liman haline gelmiştir. Sığınanlardan birisi de Almanya’da hekimlik hakkı verilmeyen Dr. Erika Bruck’dur.

Türkiye’ye davet edilen ünlü dâhiliyeci Alfred Erich Frank (1) beraberinde yetkin bir asistan getirme hakkı verilen Alman öğretim üyelerindendi. Dr. Frank, her birine yarım maaş ödenecek iki asistan getirmeyi tercih etti. Birisi Kurt Steinitz, diğeri de Steinitz’in baldızı Dr. Erika Bruck’tur. Dr. Bruck, daha sonra 1935 Kasım’ında Prof. Akil Muhtar Özden’in yönetimindeki Farmakodinami Kürsüsü’nde laboratuvar asistanı olur (2).

Otuzlu yıllarda yabancıların bir bölümü Anadolu’da gerçekleştirdikleri seyahatleri-izlenimlerini günlüklerine aktarırlar. Tüm bu günlükler Anadolu’nun o günlerini – yaşam tarzını farklı bakış açılarıyla vermektedir. Bu nedenle, günlükler önem kazanmakta ve bir şekilde de tarihe not düşülmektedir (3-9).

Bir gazete köşe yazısında Türkolog olan Robert Anhegger ve Andrea Tietze’nin de Anadolu Seyahatlerinin olduğunu öğrenince, Holanda’da Leiden Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Erik-Jan Zürcher aracılığıyla Amsterdam’da bulunan “International Institute for Social History”’ye ve dolayısıyla ‘Robert Anhegger Günlüklerine’ ulaştım (10). Zürcher, günlüklerin Dr. Erika tarafından yazıldığını söylüyordu (11). Metni okudukça, kaleme alanın Dr. Erika Bruck olduğunu öğrenmem zor olmadı.

Seyahat sırasında bir hekim olarak, bir köylü vatandaşımıza öğüt verir.

“1 Eylül 1936 Arıkören. Tren istasyonundaki misafirperverliklerinin karşılığı olarak, trende çalışan bir köylünün erkek kardeşine ve başka bir kadına tıbbi tavsiye vermem gerekti. Burada yaşlılar görünüşe göre bütün hastalıklara ‘sıtma’ diyor. Devlet bunun için ücretsiz kinin sağlar, böylece doktor hastalarını rahatça tedavi edebilir. Bunlar ise görünüşe göre kronik gastritti.’’

Bir başka günlükte ise;

“24 Eylül 1937

Afyon modern değildir, ancak her biri bir bahçeyle çevrili evler aydınlık ve güzeldir. Bunu daha güneyde, çıkıntılı kale tepesindeki dar resmi mahalle, modern hükümet ve kolluk binaları, okullar, askeri birlik, çiçek tarhları, çeşmeler ve
bir Avusturyalı sanatçı Krippel (12) tarafından yapılmış kurtuluş anıtı izlenir. Oradan, genç akasya ağaçlarının henüz gölge vermediği istasyon caddesi, uzun bir yol olarak şehrin dışındaki ana tren istasyonuna ulaşıyor.”

Dr. Erika Bruck, 1939 yılında İstanbul’dan ayrılıp, ABD’ye gider. Yıllar sonra çocuk sağlığı ve hastalıkları alanında Dünyaca tanınan bir bilim insanı olur. Altmışlı yıllarda yanına üç çocuk hekimi alır ve yetişmelerini sağlar. Dr. Müjgan (Yatağan) Remzi, Prof. Dr. Müyesser (Çiloğlu) Tuncer (Hacettepe Üniversitesi) ve halen yaşayan, Dr. Erika Bruck’u yakından tanıyan Prof. Dr. Güner Abal (Ankara Üniversitesi). Bu Anadolu seyahat günlüklerinde yirmili yaşlarda genç bir Alman hekimin Anadolu yaşamı üzerine yaptığı ilginç gözlemlerinin, 1930’larla ilgili araştırma yapacakların ilgisini çekeceğini ve yardımcı olacağını sanıyorum.

 

 

Önceki

Berkay Sağlam, Pfizer Türkiye’de Global mRNA Etkileşim Direktörlüğüne Atandı

Sonraki

Ersin Yılmaz, Amgen Türkiye İnsan Kaynakları Lideri Olarak Atandı.

Öne Çıkanlar