‘‘Kendi Alanımızda Benzersiz Bir Konum Elde Etmeyi Hedefliyoruz’’
Prof. Dr. Haluk Çokuğraş
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
Türk Pediatri Kurumu Derneği tarafından düzenlenen 57. Türk Pediatri Kongresi
‘’Pandemide Çocuk Olmak’’ teması ile 22-26 Mayıs 2022 tarihleri arasında KKTC’de yapıldı. 1.868 katılımcı ile birlikte 7 kurs ve 80 bilimsel panelin yer aldığı çocuk hekimlerinin en büyük bu kongresinde, 5 gün boyunca çocuk sağlığı ve hastalıklarının önemli konuları tartışıldı.
Tıbbın Ustaları olarak; 57. Türk Pediatri Kongresi’nde Türk Pediatri Kurumu Başkanı Prof. Dr. Haluk Çokuğraş’a merak ettiklerimizi sorduk. Sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Çokuğraş’la sohbetimizi keyifle okuyabilirsiniz.
T.U.: Türk Pediatri Kurumu olarak, kısa ve orta vadede en önemli hedefleriniz nelerdir?
Türk Pediatri Kurumu’nun öncelikli hedefi, çocuk hekimlerinin mezuniyet sonrası eğitimlerini sağlamak. Bunun için de kurum olarak kongreler düzenliyoruz, akşam toplantıları yapıyoruz, ve farklı şehirlere gidip, oradaki çocuk hekimlerinin mezuniyet sonrası eğitimlerine katkı sağlıyoruz. Bunun dışında çocuklarla ilgili her konuyla ilgilenmeye çalışıyoruz. Bir çocuk herhangi bir yerde mağduriyet yaşadıysa tepkimizi gösterip, çözüm yolları üretmeye çalışıyoruz. Bizim işimizin iki boyutu var: Çocuklar ve çocuk hekimleri. Bunun yanı sıra Türkiye dışında da Dünyanın değişik yerlerindeki Pediatri Dernekleri kapsamında ülkemizi temsil ediyoruz.
T.U.: Çocukların beslenmesiyle ilgili sorunlar oldukça gündemde, iyi ve güvenilir gıdaya ulaşmak bazı kesimler için oldukça zor. Aynı zamanda obeziteye yol açan fast food beslenme de yaygın. Özellikle okullarda doğru beslenme ile ilgili önerileriniz oluyor mu?
Devlet bu konuda önemli çalışmalar yapıyor. Kantinleri denetim altına almak, obeziteye karşı çocukları daha hareketli olmaya teşvik eden pek çok aktivite yaratmak gibi çalışmalar var. Beslenme bozuklukları tüm dünyanın sorunu. İki ayrı boyutu var; birincisi çarpık beslenme sonucu ortaya çıkan obezite sorunu, diğer boyutu ise sağlıklı besine ulaşamadıkları için iyi beslenemeyen çocuklar. Ben asistanken her gün bir ya da iki tane raşitik çocukla karşılaşıyorduk, raşitizm, D vitamini eksikliğine bağlı bir beslenme bozukluğudur. Geliştirilen sağlık politikalarıyla çocuklara belli zamanlarda D vitamini ve demir takviyesi yaparak bu hastalıkları en aza indirebildik. Bundan otuz yıl önce gördüğümüz ciddi, ağır beslenme bozukluklarını artık görmüyoruz, neredeyse ders kitaplarında kaldı diyebiliriz. Halâ az da olsa var. Burada yetersiz ve çarpık beslenmeyle ilgili sorunlar var. Katkı maddeli ve paketli gıdalar, uygarlaşan dünyanın bize getirdiği yenilikler. Aslında bir kısmının zararı da yok ama bu ürünlerin çok iyi denetlenmesi gerekiyor. Örneğin; herkese zararı olmayan bir ürün, alerjik bünyeli çocuklar için zararlı olabilir. Bu konuyla ilgili çok sayıda çalışma yapılması gerekiyor.
T.U.: 57. Türk Pediatri Kongresi kapsamında bir öykü yarışması düzenlediniz ve kazanan öyküler, “Pandemide Hekim Olmak” adlı kitapta buluştu. Bu güzel ve anlamlı proje için tebrik ederiz. Bu tarz projeler olacak mı ileride?
Geçen yıl bir şiir yarışması düzenlemiştik, çok güzel şiirler yazıldı ve bir şiir kitabı çıkarttık. Bu yıl da hikâye kitabı çıkarttık. Daha önceki yıllarda ise bir fotoğraf yarışması ve çocuklar arasında resim yarışması yapmıştık. Önümüzdeki sene başka sürprizlerimiz olacak. Gelecek yıl müzikle ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyoruz. Çok sayıda hekim en az bir enstrüman çalıyor. Daha önce Cerrahpaşa Pediatri Günleri’nde böyle bir organizasyon gerçekleştirmiştik. Asistanlarımızın çalıp söylediği çok keyifli bir konser olmuştu.
T.U.: Pediatrik hastalıklar ve tedavisi konusunda ne durumdayız, sizden dinlemek isteriz.
Aslında iyi durumdayız ancak yıllar içerisinde çocuk hastalıklarının profilinde bir değişiklik oldu. Türkiye çok iyi aşılanan bir ülke ve bununla birlikte aşıyla korunulan hastalıkların sayısında azalma var. Örneğin; bizim asistanlık zamanlarımızın korkulu rüyası difteri ve yeni doğan tetanozu artık yok. Bizim asistanlarımız son yıllarda hiç kızamık görmeden eğitimlerini tamamlıyorlar. Eskiden günde 5-6 çocuğu menenjit hastalığından dolayı yatarak tedaviye alırken şimdi bu oran ayda bire hatta daha aza düştü. Tüberküloz menenjiti ya da tüberkülozun neden olduğu başka ağır hastalıklara artık rastlamıyoruz. Öte yandan, tedavi seçenekleri değişti ve farklılaştı. Çocuk hekimleri olarak, hastalara gerekmedikçe antibiyotik kullanmamaları yönünde açıklayıcı ve yol gösterici olma gayretimiz var. Gerekli durumlarda antibiyotikler de çok önemli tabii, ama gereksiz kullanılmaması için de çaba gösteriyoruz, çünkü, son zamanlarda bazı düzelmeler olmakla birlikte, ülkemizin antibiyotiklerin kullanılması konusunda karnesi zayıf…
T.U.: İlaç sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlaç sektörü Türkiye’de oldukça gelişmiş bir sektör, yenilikleri çok yakından takip ediyorlar. İsteyip de bulamadığımız ilaç oldukça az. 15 yıl önce olmayan tedavi seçenekleri şimdi var. Romatizma, diyabet ya da bazı akciğer hastalıkları gibi kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan, ve biyolojik ajanlar dediğimiz birtakım yeni ilaçlar var ve bunlar tedavide yeni ufuklar açıyor… Burada Kistik Fibrozis hastalığına parantez açmak gerekir diye düşünüyorum. Kistik fibrozis, çocukluk döneminde çok ciddi akciğer sorunlarına yol açıp, bu çocukların ergenlik döneminden sonra ya da 20’li yaşlarında, bazen daha da erken kaybedildiği genetik bir hastalık. Bu hastalığın en önemli özelliği akciğer fonksiyonlarının giderek kaybolması ve hastaların nefes almada zorlanmasıdır. Sürekli bir zatürre tablosunda yaşama durumu olan bir hastalık. Akciğer yavaş yavaş harap oluyor. Türkiye’de 2015 yılından itibaren konuyla ilgili yenidoğan taraması yapılmaya başladı. Böylelikle doğar doğmaz hastalığa sahip çocukları tespit edebiliyoruz ve bu çok önemli bir gelişme. Son 5-6 yıldır Kistik Fibrozis tedavisinde çok önemli gelişmeler oldu ve çok etkili ilaçlar geliştirildi, ancak bu ilaçlar şimdilik çok pahalı. Son yıllarda bu ilaçlar ülkemize getirildi, kullanan gençlerimiz, çocuklarımız; yeni bir hayata adım attıklarını, nefes almaya başladıklarını söylediler. Mucize gibi bir şey oldu. Böyle bir yaşamın mümkün olduğunun ilk kez farkına vardılar. Bu yeni ilaçlar gerçekten müthiş bir iyileşme sağlıyor. İşin kötü tarafı ilaçlar çok pahalı ve sürekli kullanılması gerekiyor. Devlet için de bu ilaçları karşılamak çok kolay değil ama bu ilaçlar da yavaş yavaş ucuzluyor. Bu konuyla ilgili zorlu bir süreç yaşıyoruz. Özellikle SGK’dan bu ilaçların teminiyle ilgili destek bekliyoruz. Bazı hastalarla SGK arasında hukuksal sorunlar yaşanıyor. Umarım ileride tüm bu olumsuzluklar giderilerek kistik fibrozisli hastalarımızın hepsi sağlıklarına kavuşurlar…
T.U.: Genç meslektaşlarınıza tavsiyeleriniz nelerdir?
Hekimlik hakikaten sevilmeden yapılacak bir iş değil. Sevmek için de mesleğin nimetlerinden faydalanmak, en azından zarar görmemek lazım. Maalesef genç meslektaşlarımız olumsuz bir süreçten geçiyor, sağlıkta şiddet, tekrar tekrar mecburi hizmete gitmek, malpraktis uygulamaları gibi durumlar genç meslektaşlarımızı zaman zaman yılgınlığa düşürüyor; ama umutsuzluğa kapılmasınlar… Zaman içerisinde hep birlikte mücadele edersek mesleğimizle ilgili yeni kazanımlar elde edebileceğimizi umuyorum. Özellikle mesleklerinin başında olanlar, koydukları tanılarından şüphe etsinler, o tanı gerçekten doğru mu araştırsınlar, şüpheci olsunlar. Her vaka insana başka bir şey öğretiyor. Çünkü hekimlikte vakalardan öğrenirsiniz ve benim yaşıma geldiğinizde ise deneyim çok şey ifade eder. Genç meslektaşlarımın çok iyi kayıt tutmalarını ve dakik olmalarını tavsiye ederim. Sağlık bir ekip işidir ve doktor o ekibin lideridir. Aynı ekipte birlikte çalıştığı kişilerle çok iyi ilişkiler kursunlar. Mutlaka yabancı dil öğrenmeliler. İş dışında bir hobi edinmelerini tavsiye ederim çünkü zor bir işleri var. Onlara tavsiyem birbirlerine destek olsunlar, birbirlerine çelme takmasınlar, arkadaşlarının başarılarından mutlu olmayı öğrensinler ki o başarılı arkadaşlar onları da yukarı çeker.
T.U.: Gerçekten çok zor bir işiniz var… Hobileriniz var mı, siz iş dışında neler yapıyorsunuz?
Küçük bir bahçem var, fırsat buldukça toprakla uğraşmayı seviyorum. Okumayı çok seviyorum, sıkı bir polisiye edebiyatı takipçisiyim. Tıpla polisiye aslında ilişkilidir, biz de her vakada -faili- bulmaya çalışıyoruz. Eskiden iyi bir sporcuydum. 10 yıl birinci ligde masa tenisi oynadım, bir on sene antrenörlük yaptım. Eskrim yaptım, okulda voleybol takımında oynadım ama zaman bulamadığım için yapamadığım asıl spor masa tenisidir. Milli takım düzeyinde, iyi bir masa tenisi oyuncusuydum ama şimdi elime hiç raket alamıyorum, inşallah bir iki sene sonra emekli olunca tekrar başlayacağım.