‘‘Kendi Alanımızda Benzersiz Bir Konum Elde Etmeyi Hedefliyoruz’’
Besinlere karşı vücudun verdiği normal dışı reaksiyonlar olarak adlandıran alerji, 0-2 yaş arasında en çok inek sütü ve inek sütü içeren besinlere karşı görülüyor. Anne sütünün yetmediği durumlarda bebek ve çocuk beslenmesinde sıklıkla kullanılan inek sütü ve inek sütü içeren bebek mamalarına karşı gelişen inek sütü protein alerjisini ve bu alerjiden korunma yollarını Çocuk İmmunoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Zeynep Ülker Tamay ve Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel anlatıyor.
Anne sütü eşsizdir ve bebekler için mükemmel besin kaynağıdır.
Her anne kendi bebeğine göre anne sütünü şekillendiriyor. Her bebeğin anne sütü, o bebeğe özel ve anne sütü bebekle birlikte içerik olarak da değişiyor. Anne sütündeki biyoaktif canlı hücreler, çocukların sağlıklı büyümesini, gelişmesini ve enfeksiyonlardan korunmasını sağlıyor.
Annelerin stresli olması veya yetersiz beslenmesi durumunda anne sütü üretimini sağlayan hormonların salgılanmasında bozukluklar, buna bağlı olarak anne sütü miktarında azalma ve sorunlar olduğunu belirten Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel, “Ama anne sütü yetmediğinde veya anne sütü çocuğa verilemediğinde onların yerine mama dediğimiz ürünler kullanıyoruz. Bu ürünlerin anne sütü gibi besleyici olabilmeleri için yüksek kalitede olmaları gerekiyor. Sonuçta keçi sütü veya inek sütü kullanılarak bebekler için uygun nitelikte besleyici bir formül oluşturuluyor ve mümkün olduğu kadar anne sütüne yaklaştırılmaya çalışılıyor” diyor.
Anne sütünün yetmediği veya çocuğa verilemediği durumlarda kullanılan inek sütü ve inek sütü içeren mamalar; ne yazık ki bazı bebeklerde alerjiye neden oluyor. Bebeklerde en sık görülen besin alerjisi olan inek sütü protein alerjisi; bağışıklık sisteminin inek sütü proteinine karşı beklenmedik bir şekilde tepki vermesiyle ortaya çıkıyor. İnek sütü proteini, bazı durumlarda bağışıklık sisteminin reaksiyon verebildiği ve bu proteinlere karşı antikor üretmesine sebep olan 20 farklı protein bileşeni içeriyor. Bu nedenle bazı bebek ve çocuklarda inek sütü proteinleri tüketildiğinde alerjik semptomlar görülebiliyor.
“Bir çocuğun inek sütü protein alerjisi varsa, o çocuk keçi veya koyun sütünü de yüzde 99 ihtimalle tüketemiyor”
İnek sütünün içindeki proteinin; koyun veya keçi sütüyle de çapraz reaksiyon gösterebileceğini ve benzer alerjik reaksiyonlara yol açabileceğini belirten Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel, “Beslenmenin en önemli günleri ilk bin gündür, yani bebeğin ilk yıllarıdır. O dönemde çocuklarda besin alerjisi olduğunda çok büyük sorunlarla karşılaşıyoruz. Özellikle yaşamın ilk yıllarında besin alerjisi dediğimizde aklımıza ilk gelen inek sütü protein alerjisi oluyor. Bir çocuğun inek sütü protein alerjisi varsa, o çocuk keçi veya koyun sütünü de; yüzde 99 ihtimalle tüketemiyor. Onun yerine hipoalerjenik mama olarak tabir ettiğimiz alerjenitesi azaltılmış bu bebeklerin beslenmesi; için özel olarak geliştirilmiş bir mama vermeyi tercih ediyoruz.”
İnek sütü alerjisinin, üç yaşına kadar iyileşebildiğini ancak bazı vakalarda devam edebildiğini söyleyen Prof. Dr. Zeynep Ülker Tamay; “Neredeyse 10 çocuktan iki tanesinde daha ileriki yaşlara kadar devam edebiliyor. Tüm dünyada bebeklerde en sık karşılaştığımız alerji inek sütü protein alerjisi. Çünkü bebeklerimiz anne sütünden sonra ya doğrudan inek sütü ya da inek sütü proteini içeren formül süt mamaları alıyor” diyor.
“Tünelin ucunda ışık var”
Çocuğun inek sütüne karşı ani bir reaksiyon göstermesi durumunda ailenin dikkatli olup, verdiği mamayı kesmesi ve doktoruna danışması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel, “Çocukta çoğunlukla kusma şeklinde bir tepki olabilir. Bu durum, vücuda giren alerjik proteini atmak için gösterilen bir reaksiyondur. Kusmayı durdurma çabası içinde olmamamız gerekiyor. Tehlikeli bir reaksiyon görüldüğü durumlarda; özellikle solunumu ya da dolaşım sistemini etkiliyorsa, yani çocukta öksürük, ses kısıklığı, nefes darlığı, göğüsten gelen hırıltı gibi şikayetler veya tansiyonun düşmesine bağlı çocuğun renginin birden soluklaşması gibi bir durum varsa, hızlı bir şekilde en yakındaki sağlık kurumuna gidilmelidir. Annelere bu süreçte, doktorlarıyla iletişim halinde olmalarını öneriyorum. Cesaretli olmalarını, hekimlerini dinlemelerini ve gelecek adına umutlu olmalarını istiyorum. Unutmasınlar, tünelin ucunda bir ışık var” ifadelerini kullanıyor.