‘‘Kendi Alanımızda Benzersiz Bir Konum Elde Etmeyi Hedefliyoruz’’
Ebru Çınar
Kırmızı Farkındalık ve Dönüşüm Atölyesi
Sanırım on yıl kadar önceydi. Televizyonda güzeller güzeli Penélope Cruz‘a raHer Şeyin Başı Denge!stladım. Bir ödül töreni. Oscar kazanan bir İspanyol ve tören canlı yayınlanıyor. Penelope konuşma yapıyor ve mutluluktan ağlıyor. Ödül almış, yanında eşi Javier Bardem, öbür yanında en yakın arkadaşlarından Johnny Depp. Eski kocası da Tom Cuise. Dedim içimden; Penelope’ciğim ben mi ağlayayım, bir zahmet mutluluktan ağlayabilirsin, zahmet olmazsa😊
O gün yakın arkadaşının mutluluğunu paylaşan, milyon dolarlar kazanan, bir sürü insanın idolü olup milyonlarca hayranı olan Johanny Depp nerden bilirdi ki; yıllar yıllar sonra kariyerini, parasını, hayranlarını kaybetme riski yaşasın ve tüm dünyaya rezil olma durumuna düşsün.
Johnny ve Amber davası sanırım çoğumuzun malumudur. 23 ay evli kalan çift 2016 yılında ayrılıyor ve Johnny 7 milyon dolar tazminat ödüyor. Amber bu 7 milyon doları vakfa bağışlayacağını söylemesine rağmen sözünü tutmuyor. Buna rağmen içindeki öfkeyi bastıramıyor ve Johanny‘yi kadın düşmanı, saldırgan ve tacizci olarak açıklıyor ve Johnny de 50 milyon dolarlık hakaret davası açarak her şeyi ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Elbette Johnny de çok masum değil ama benim özellikle üstünde durmak istediğim, duruşmalarda Amber’in Johnny’ye evlilikleri süresindeki sürekli olan psikolojik saldırıları (Karşılıklı fiziksel saldırı da var mahkeme bayağı ilginç ilerliyor).
Mesela Dior reklamında oynaması söz konusu olan Johnny’ye ‘’Senin gibi vasatı neden oynatsın Dior’’ gibi sözler söylüyor. Bu söz beni çok etkiledi çünkü yine yıllar yıllar önce farklı bir biçimde buna benzer sözleri kendim için de duymuştum. Bu tarz konuşmalar ilk başta komik gelse ve ‘’hadi ya ne anlamsız’’ deseniz bile sürekli olursa ve de sizin hayatınızda önemli birinden duymuşsanız yavaş yavaş sizi etkilemeye başlar. Fark etmeden kendinize güveneninizi kaybetmeye başlarsınız. Tıpkı kurbağaların yavaş ısıtılan suda kaynayacaklarını anlamadıkları, her şeyi normal zannettikleri gibi. Bu biyolojik gerçekliğin psikolojik yansıması da sizin hayatınızda önemli olan kişilerin, yavaş yavaş fakat sürekli olarak sizin güveninizi kaybetmenizi sağlamalarıdır. Bu bazen eşiniz, sevgiliniz, anneniz, babanız, iş yerinde yöneticiniz olabilir hatta bazen en yakın arkadaşınız bile olabilir. Hatta salt kötülük diye de yapmazlar. Siz onları kötü diye niteleseniz de çoğu kez sebep, kendi benliklerini koruma arzusu, kendi güven yoksunluklarıdır. Kibir görürsünüz ancak aslında kibrin altında büyük bir kendine güvensizlik yatar. Karşısındaki kişiyi alçaltarak kendini üstün görme arzusu vardır. Tam sağlıklı olan, kendi artılarının ve eksikliklerinin de farkında olabilen kişidir.
Anlamazsınız. Hatta inanmaya başlarsınız. Başta yok canım deseniz de bir süre sonra güvendiğiniz de biri olduğu için ‘’acaba’’ diyebilirsiniz ve bu da tehlike sinyallerinin çaldığına işarettir. Etrafımızdaki insanlar tabii ki bizi eleştirecek, geri bildirim verecek, bizi takdir edecek ve daha iyi olabilmemiz için bize geri bildirim sağlayacaklardır. Sağlamalılardır da… Ancak ne yapıldığından daha da önemli olan bir şey varsa nasıl yapıldığıdır.
Amber’in söylediği bir cümle ile çıktım yola. Nasıl bir karakterdir bilmiyorum, sadece olayları film gibi izleyebiliyorum ama konu ile ilgili düşünme fırsatı verdiği için kendisine teşekkür ediyorum 😊
Her birimiz çevremizdeki insanların fikirlerinden faydalanırız. Yakınımızdaki insanlara fikir verirken onların daha iyi ve daha mutlu olması için de iyi-kötü değerlendirmemizi yaparız, yapmalıyız. Ama verilen geri bildirim ‘’Sen yetersizsin, seni neden tercih etsinler’’ şeklindeyse bu geri bildirim değil aşağılamadır ve genellikle de narsistik kişilerin yaptığı bir eylemdir. Karşısındaki kişiyi takdir etmeme hatta onun aşağılanmasıyla kendi benlik duygusunu daha üstün kılmaya çalışma.
Kibirli davranışlar ve tutumlar, empati yoksunluğu, başkalarını kıskanma, başkalarından faydalanma eğilimi, aşırı derecede hayran olunma ihtiyacı, özel olduğu ve sadece yüksek konumdaki insanlar tarafından anlaşılabileceği inancı, güçlü bir hak etme duygusu, kişinin kendi önemini abartması, kendi başarısı, zekası ve zekasıyla meşgul olması gibi özelliklerin çoğu varsa karşımızdakinde ve bize tavırları psikolojik olarak saldırganlık boyutundaysa, kendi benlik algımızı korumaya çalışmamız için çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Narsist bireyler kendinden daha başarılı olarak görülen bireylere karşı aşırı düşmanlık geliştirebilir, yüzlerine kendilerini kötüleyebilirler. Onlar için başkalarıyla ilişkilerini korumaktan daha önemli bir şey varsa hayran olunmak ve daha başarılı olarak algılanmaktır. Ne de olsa ismini mitolojide, kendi görüntüsüne aşık olan ve kendine olan aşkından eriyip giden ‘’Narkissos’’tan almıştır.
Kendilerini o kadar çok yukarıdan görme eğilimindedirler ki, daha da yükseğe çıkabilmek ya da konumunu koruyabilmek için karşısındakilerin başarısını yok saymaktan çekinmezler.
Etrafımız tanıdığımız ya da tanımadığımız bir sürü insanla çevrili ve bizler sosyal varlıklarız. Tek başımıza var olma şansımız yok. Bazen bu insanlar bize iyi gelecek, bazen kötü. Aynı şekilde biz de kimilerine. Hepimizin bu kaotik düzende harika ve objektif bakış açısına sahip olmamız da beklenemez. Ancak kendi sınırlarımız içinde, kendimizi değerlendirirken aynı zamanda başkalarını da değerlendirirken ön yargılardan ve de her tür yargıdan uzaklaşıp; yapıcı ve empati ile yaklaşmamızın önemi çok büyük. Bize olan yaklaşımlarda da yansız, yargısız ve mümkün olduğunca empati ile yaklaşılmasını istememiz kadar da doğal bir şey bulunmuyor. Belli kişisel sınırlar çizmek ve o sınırlara uyulmasını istemek bizim en doğal hakkımız. Bu sınırlar duvar gibi olmadığı sürece hiçbir problem olmaz. Yani gene işin başı sonu dengede bitiyor.
Bazı eksikler olabilir, yanlış yapabiliriz ya da yanlış yapılmasına izin de verebiliriz. İnsanız çünkü, kusurlarımızla güzeliz. Yanlışlarımızı fark ettiğimizde ise her ne olursa olsun cesaretle adım atmak, kendi benliğimizi korumak her şeyden önemli. Kendi değerimizin farkında olmak. Herkese gösterdiğimiz saygıyı kendimize göstermek ve çevremizdekilerden de aynı saygıyı beklemek. Çekinmeden, cesaretle…
O zaman bu yazının ilhamını veren Johnny Depp’in sözü ile sonlandıralım. Mahkemede her yaptığı yanlışlar bir bir ortaya dökülürken şöyle diyor Johnny Deep:
‘’Şu anda yaşadığım hiçbir şeyden utanmıyorum, çünkü doğru şeyi yaptığımı biliyorum’’