Wellness İle Hasta Olmayalım, Genç ve Güzel Kalalım

Wellness İle Hasta Olmayalım, Genç ve Güzel Kalalım


Tıbbın Ustaları: Aslında biz sizi başarılarınızla tanıyor ve her zaman gülen yüzünüzle karşılaşıyoruz. Harika bir enerjiye sahipsiniz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?

Beril Koparal Ergün: Öncelikle çok teşekkür ederim. İlk başarıdan başlayalım. Başarı, çok görece bir kavram, herkesin başarı anlayışı bambaşka. Benim için başarı mutluluk demek. Aslında birçok insan için de böyle olmalı diye düşünüyorum. Fakat herkesin mutluluğu tanımlama şekli başka olduğu için başarının tanımı da herkes için çok başka.

Yani birileri bir yerlerin müdürü olmaktan, birileri de para kazanmaktan mutlu oluyor. Benim mutluluk kriterim ise gerçekten kalbimde onu hissedebilmek. Yani sabah kalktığımda kendimi iyi hissetmek, benim kendimle mutlu olduğumu gösteren bir şey. Ve ben kendimi bildim bileli yataktan hep mutlu kalkıyorum. Tabii son dönemde yaşadığımız deprem ile bu durum fazlasıyla bozuldu. Ben birileri mutsuz olduğu zaman mutsuz oluyorum ama kendi iç enerjim her zaman yüksektir. İş hayatımda da yaptığım işi kendi içimde iyi yaptığımı ve başkalarına faydalı olabildiğimi hissettiğim zaman çok mutlu oluyorum. Açıkçası başarı tarafı bende bu şekilde diyebilirim.

Gelelim enerji meselesine. Enerji çok içten gelen bir şey, aslında mutlulukla da eş zamanlı yürüyor. Ben hiç bir sabah yorgun uyanmam hep enerjik bir şekilde kalkarım yatağımdan. Enerji, içten gelen ve kendi kendine beslenen, başkalarının mutluluğuyla daha da artan bir şey.

Peki konumuza dönecek olursak, neden wellness? Neden buna ihtiyaç duyuyoruz?

Artık birileri hiç hastalanmasın istiyoruz. Aslında devletler de dahil olmak üzere herkes bunu istiyor. Çünkü hasta olmak pahalı bir şey. Yani bir hastalığın tedavi edilmesi, hastalığın olmamasından daha pahalı bir şey. O yüzden hasta olmamak için uğraşmak wellnessın temelini oluşturuyor. Tabii diğer taraftan da bu konularla en çok ilgilenenler kadınlar olduğu için genç ve güzel kalmak da wellnessın odağına giriyor. Böyle olunca da genç kalalım, güzel kalalım, hasta olmayalım noktasına geliyoruz.

Wellness hangi durumlarda daha çok tercih ediliyor?

Wellnesın aslında durum tercihi diye bir şeyi yok. Sadece hayatınıza entegre etmeniz gereken bir konu. Wellnessın hangi alanlarını hayatınıza daha kolay entegre ediyorsunuz ya da etmiyorsunuz konuları var. Günümüzde wellness 7 boyutta inceleniyor. Sadece fiziksel özellikleriniz ya da fiziğinize iyi bakmanız değil. Evet, bu da çok önemli bir alan, fakat wellnessın ortak hedefi ruhunuza iyi bakmanız, akıl sağlığınıza iyi bakmanız, sosyal çevrenizle olan ilişkilerinizi iyi yönetmeniz, paranızı iyi yönetmeniz yani aslında toplam bir mutluluk hali. Bu toplam mutluluk halini sadece bedeniniz iyi olarak yapamazsınız. Ruhunuzun da iyi olması lazım. Eş dostla olan ilişkilerinizin de iyi olması lazım. Sizi en azından asgari müşterekte yaşatacak bir ekonomik gücünüzün de olması lazım gibi… Dolayısıyla bu 7 parametrenin de bir araya gelmesinde fayda var.

Bütün bunlar olduğu zaman tabii ki en iyi halinize geliyorsunuz. Fakat hepsi de çok mümkün değil ve insanız iniş çıkışlarımız oluyor. Mesela, beden sağlığında bile sigara içmeyin, güneşle olan ilişkinize dikkat edin, güneş koruyucu sürün, spor yapın ve beslenmenize dikkat edin gibi bir sürü parametre var. Bunların hepsini bilsek bile yapamıyoruz. Düzenli spor yapmayı çok istiyorum ama hiçbir zaman istikrarlı bir şekilde sürdüremedim. Bol seyahat, birazcık ihmalkârlık derken de en çok sporu ihmal ediyorum. Bu yüzden de wellnessın hangi bileşeninden ziyade sizin hayatınıza wellnessı nasıl entegre etttiğiniz önemlidir.

Sağlıklı bir wellness için olmazsa olmazlar nelerdir?

Öncelikle tabii ki beden sağlığımız olmazsa olmazların başında geliyor. Hasta olmadan bedenimize iyi bakmak, olabildiğince hasta olmamaya çalışmak, bunun için de genetik risklerinizi bilmek, yani ailenizde kardiyovasküler hastalıklar varsa ona göre davranmak, diyabet varsa ona göre davranmak, onun koruyucu önlemlerini almak, cildinize iyi bakmak, sporunuzu yapmak, en azından hareket halinde olmak, sağlıklı beslenmenize dikkat etmek… Tüm bunlar da olmazsa olmazlarından. Fakat diğer yandan da bütün bunları yapsanız dahi kafanız rahat değilse, ruhunuz iyi değilse vücudunuzdaki yüksek kortizol düzeyleri sebebiyle yine iyi olamıyorsunuz.

Bence özellikle bedenin yanı sıra akıl ve ruh sağlığını da bunun içinde olmazsa olmazlara koymak lazım. Böyle olunca diğerlerini de kontrol edebiliyorsunuz. Örneğin; iyi bir ruhunuz ve bedeniniz varsa çevrenizi ve işinizi daha iyi kontrol edebiliyorsunuz gibi.

Wellnessın yaşamımıza ve sağlığımıza hatta öz benliğimize kattığı değerler nelerdir?

Aslında wellnessı hayatımıza katarsak ne elde ederiz sorusunun cevabı uzun, sağlıklı ve keyifli bir yaşam. Yani tabii ki bunları yaptığın zaman hiç hastalanmayacağın ya da hiç başına kötü bir şey gelmeyecek gibi bir durum yok. Hayatın içinde birçok şey var ki olması da lazım. Yani hep iyi yaşanmaz. Ruhun tekamülü için bazı zorlukları da yaşamak lazım. Zorluk yaşamayan bir ruh tekamül edemez. Onun için bunu da yadsımamak lazım.

Fakat özellikle sağlık anlamında ne kadar uzun süre iyi yaşarsak hem topluma hem kendimize faydamız daha fazla oluyor. Çünkü özellikle gençlik döneminde ertelemek ve ihmal etmek sebebiyle fark etmediğimiz şeyler yaşlılıkta karşımıza çıkıyor. Bunlar çoğu zaman kronik hastalıklar, kalp sorunları, diyabet oluyor. Bu hastalık durumu ise ekonomik yükleri, sizin üstünüze gelen yükleri, bunun çevremize getirdiği yükleri, birisinin size bakmak zorunda olması gibi bir sürü şeyi beraberinde getiriyor.

En basit örnek olarak sigarayı gösterebilirim. Sigara şu anda dünyada kansere neden olduğu kanıtlanmış tek şey. Tabii ki sigara dışında birçok şey kansere neden olabilir diyoruz, ama sigara çok bariz bir şekilde kanıtlanmış durumda. Fakat buna rağmen hala toplumda bir sürü sigara içen insan var. Tıpkı yakınımızda sigara kullanan insanlar gibi. Bu kişilere sigara içme demekle de olmuyor. Kişinin kendi kafasında realize etmesiyle gelişmesi gereken bir durum bu.

Sigara içersen ne olur? Sigara içersen, kanser olma olasılığın artar, sigara içersen KOAH olma olasılığın çok yükselir. Sigara içersen cildin bozulur, sigara içersen kardiyovasküler hastalık riskin artar gibi bir sürü şey var, ama insanlar hala sigara içmeye devam ediyor. Tüm bu anlattıklarım doğrultusunda aslında wellness bir tedbirler sürecidir diyebilirim.

Ülkemizin en önemli gerçeği olan depremde de yaşıyoruz bunu. Sürekli yaşıyoruz, yani konuşuyoruz, sonra unutuyoruz, erteliyoruz, boş veriyoruz. Bunlar bizim kötü ama çok da ortalıkta olan alışkanlıklarımız. İşte wellness da böyle bir şey.

Kadınları her zaman desteklediğinizi biliyoruz. Kadınlarımıza bir mesajınız var mı?

8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşmışken; ilk başta Dünya Emekçi Kadınlar Günü‘dür orijinali. Ama ben her zaman olaya şu şekilde yaklaşıyorum:

Kadının emekçi olmayanı yok ki, yani iş hayatındaki emek dışında; kadın evde de çok büyük emekler veriyor, çocuk büyütmek çok ciddi bir emek, bir evi kotarmak çok büyük bir emek.

Dolayısıyla bütün kadınlar emekçidir diyerek 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü buradan ilk önce kutlamak istiyorum. Dilerim daha güzel, kadın elinin daha çok değdiği bir dünyaya ulaşırız. Ekşi Sözlük’te benim için ’’her yerde kadına pozitif ayrımcılık yaptığını söyleyen kadın’’ yazmışlar. Evet, bunu söylüyorum. Çünkü kadının hala pozitif ayrımcılığa ihtiyacı var. Kadın ve erkek birbirini tamamlayıcı olarak eşit yaratılmışlar. Ben hak eşitliği ya da dünyayı paylaşma eşitliği olarak söylüyorum bunu. Kadının sahip olduğu birçok nitelik erkeğin sahip olmadığı birçok niteliği, erkeğin sahip olduğu birçok nitelik de kadının sahip olmadığı birçok niteliği tamamlıyor.

Aslında bu durum tam olarak bir bebek dünyaya getirmekle başlıyor. Ve sonra hayatı paylaşmaya kadar gidiyor. Kadın beyninin o multifonksiyonel çoklu fonksiyon yapabilen özelliği erkek beyninin daha çok odaklanan ve mekanik özelliğini tamamlıyor. Onun dışında erkeğin beden gücünü kadının naifliği yani ince düşünebilme özelliği tamamlıyor. İşte bunlar tamamlayıcı özellikler. Şimdi kadını çekin; dünya çok renksiz, keyifsiz bir hale geliyor. Erkeği çekin; dünyada olması gereken bazı süreçler özellikle de mekanik süreçler ortadan kalkıyor. Dolayısıyla ikisi bir bütün halinde yaşamak zorunda. Ama bu bütünlüğü ne yazık ki biz toplumsal olarak çeşitli zamanlarda bozmuşuz. Aslında onu geri kazanmaya çalışıyoruz.

İş hayatında kadının işe daha fazla entegre olması, yönetim kurullarında daha fazla kadının bulunması şeklinde birtakım amaçlar üzerine ben de elimden geleni yapıyorum. Çabam bu eşitlikçiliğe ulaşmak aslında, yani kadın ve erkeği aynı düzlemde birbirine destek olarak, birbirini tamamlayarak bir yere getirmek.

Peki bunun için ne yapıyorsun diye sorarsanız; birçok farklı kademede yer alan kadınların bulunduğu sosyal sorumluluk projelerinde ya da sivil toplum kuruluşlarında çalışıyorum.

Yönetim Kurulunda Kadın Derneği’nde kadını daha fazla yönetim kurulunda görmek için, PWN İstanbul’da daha fazla kadını iş hayatına sokmak ve iş hayatında desteklemek için, Kadınların Emeği Platformu’nda daha fazla evinde iş yapan kadını ekonomik olarak güçlendirmek için çalışıyorum.

Bunun yanı sıra genç kızlara, özellikle de üniversitede okuyan kadınlara mentorluk yaparak onları iş hayatına hazırlamak üstüne çalışıyorum.

Ben hiçbir zaman bir toplumda kadının daha az hakka sahip olmasını istemiyorum. Bunun tam tersi de geçerli. Yani yarın öbür gün erkeği ezersek o zaman da erkekler için savaşırım. Din, dil, ırk, cinsiyet, hiçbir eşitsizliği sevmiyorum. Sadece mekanik veya fiziksel güç sebebiyle bir kadının şiddet görmesini, ezilmesini ve hatta öldürülmesini hiç kabullenemiyorum. Bu yüzden de tüm çabam daha iyi bir dünya için Çünkü benim 3 kızım var, 3 tane genç kızın hayatını şekillendirmeye çalışıyorum. Böyle olunca da daha iyi bir dünyaya doğru gidebiliyoruz zaten.


Tıbbın Ustaları okuyucularına mesajınız var mı?

Birincisi kadınlara şunu söylemek istiyorum, biz kadınlar çok güçlüyüz. Bu temel bir gerçek yani fizyolojik bir gerçek. Kadın bedeni kas gücü anlamında olmasa da bağışıklık sistemi anlamında çok güçlü. Zaten böyle de olmak zorunda. Yani bir canlıya eğer başka bir canlıyı dünyaya getirme fonksiyonu veriyorsanız onu çok güçlü tutmak zorundasınız. Çünkü en azından doğada bir bebeği bu her canlı için farklı olsa da 9 ay karnınızda taşımanız, daha sonrasında da en az birkaç yıl onu sahiplenmeniz ve onunla alakalı olarak sorumluluk yüklemeniz lazım. Dolayısıyla bu kadar büyük bir sorumluluğu verdiğiniz bir canlının güçsüz olması beklenemez. Bu yüzden kadın bedeni travmalara karşı da çok güçlü.

Gerçekten kadın tam bir savaşçı diyebilirim. Bu yüzden de kadınların bu güçlerinin farkında olmalarını istiyorum. Temel mesajlarımdan birincisi bu, lütfen kadınlar güçlerinin farkında olsunlar. Ben bütün kadınlardan doğduğu alanlarda yapabileceklerinin maksimumu yapmasını istiyorum. İkincisi, kadın bütün bunları yaptığı zaman çok mutlu olabilen bir canlı. Dolayısıyla da mutluluğu hayatınızın içinde küçük şeylerden siz büyütebilirsiniz. Bunu da ihmal etmemenizi söylüyorum. Üçüncüsü de aslında en önemlisi, bir anne olarak; sizden sonraki nesilleri şekillendirmenizi rica ediyorum. Çünkü aslında kadının başına gelen birçok şey yine annelik fonksiyonuyla alakalı. Yani eğer ki yetiştirdiğiniz erkeği kadınlara daha fazla değer verecek şekilde yetiştirirseniz ben toplumun ve dünyanın daha iyi bir alan olacağına inanıyorum. Çünkü her erkeği yetiştiren bir annesi var. Bunun dışında birbirimizi desteklemek çok kıymetli.

Önceki

AbbVie, 9. kez “Türkiye’nin En İyi İşvereni” Seçildi

Sonraki

Pierre Fabre Türkiye’nin Dermokozmetik İş Birimi Direktörü Sercan Özen Yıldırım Oldu

Öne Çıkanlar