Aşı Hurafeleri Sosyal Medyadan Yayılıyor

Aşı

Türkiye genelinde Covid-19 aşılamasının 18 yaş üstüne indirilmesiyle nüfusun büyük bir bölümü aşı kapsamına alındı. Ancak Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt ve ekibinin yaptığı bir araştırma, mevcut aşılara yönelik tereddütleri olanların yüzde 44 gibi hala yüksek bir oranda olduğunu ortaya koydu. Peki aşılara karşı bu güvensizliğin nedeni ne? İnsanlar aşıdan neden kaçınıyor? Aşıya teşvik için neler yapılmalı? Altınbaş Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğr.Gör. Barış Tuncer, vatandaşların bu konudaki endişelerinin giderilerek aşılama oranının mutlaka yükseltilmesi gerektiğini söyledi.   


İthal aşıya güvensizlik, denek iddiaları, yan etki endişeleri, yanlış bilgiler…

Toplumda genel olarak ‘Aşılar güvenli değildir. Doğal yoldan bağışıklık kazanmak daha iyidir. Nasıl olsa hastalanacağız aşıya ne gerek var. Aşıların yan etkileri tehlikelidir’ şeklinde dezenforme bilgilerin bulunduğunu belirten Barış Tuncer, “Aşı karşıtı bu söylemler, aşılar hakkında bilimsel hiçbir temeli olmayan yanlış bilgilerdir. Bu bilgiler özellikle sosyal medyada çok hızlı bir şekilde yayılıp çok sayıda kişiye ulaşarak insanların Koronavirüs aşılarına karşı olumsuz bir tutum geliştirmelerine neden oluyor” dedi.  

Koronavirüs aşılarının nüfus azaltma amacıyla uygulandığı ve aşıların insanları kısır yaptığı şeklindeki yaygın söylentilerin de taraftar bulduğuna dikkat çeken Tuncer, “Aşıların çok kısa bir süre içinde geliştirilmesi ve kullanıma sokulmasıyla, insanların, aşıların geliştirilmesi yıllar sürüyor şeklinde düşünmeleri de aşılara karşı olan güveni azaltıp tereddütleri artıran bir başka etken. Aşı olanların çoğunun hasta olduğu, aşıların etkisiz olduğu şeklindeki söylentiler de var. Aşılar içinde insan sağlığı için zararlı maddeler bulunduğu konusunda kulaktan dolma yanlış bilgiler yayılıyor.  Diğer yandan aşı olan insanların aslında aşıların geliştirilmesi için denek olarak kullanıldığı düşüncesi de var. Hatta son günlerde sosyal medyada ‘Denek Olma’ söylemiyle başlatılan aşı karşıtı kampanyalar dahi gözleniyor” açıklamasında bulundu. 

Tuncer, Türkiye’de kullanılan aşıların ithal olması nedeniyle insanların ithal aşılara karşı tereddütlerinin fazla olduğunu; Çin üretimi aşıya güven olmayacağı aktardı. Bunun yanında daha önce hiç kullanılmamış mRNA teknolojisiyle üretilen aşıların insan genetik yapısında değişimlere neden olduğu şeklindeki yanlış ve asılsız iddiaların da aşıdan kaçınma davranışlarına yol açtığını belirtti.  

Aşı üreten firmaların aşıların yan etkilerini gizledikleri şeklindeki söylemlerin de aşıya karşı dirence neden olduğunu ifade eden Barış Tuncer, “Tüm bu yanlış bilgi ve söylemler aşılamaya karşı büyük bir güvensizlik ve tereddüt oluşmasına neden oluyor” dedi.  


Aşılamanın artması için neler yapılmalı?

Aşı karşıtlığının giderilmesi için insanlara koronavirüsten bitkisel yöntemler ve alternatif tıp yöntemleriyle korunmanın mümkün olmadığının anlatılması ve bu konuda etkili kampanyaların yürütülmesi gerektiğini söyleyen Tuncer, “Özellikle sosyal medyadaki aşı karşıtı kampanyalar, propaganda ve söylemlere karşı acil olarak önlem alınması ve aşılar hakkında bilimsel olmayan, yanıltıcı bilgilerin kesinlikle engellenmesi gerek. Topluma yanlış bilgiler veren ve aşılara karşı kuşku, tereddüt ve güvensizliğe neden olan bu durum ortadan kaldırılmadığı taktirde aşılamada istediğimiz rakamlara ulaşmamız çok zor olacaktır. Güvenilir kaynaklardan bilgi aktarımı sağlanarak bilgi kirliliği ile mücadele edilmelidir” dedi.  

Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğr.Gör. Barış Tuncer, aşılamanın artırılması için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

-Aşılama- bağışıklamanın salgın hastalıklarla mücadele etmenin et etkili; en kolay ve ekonomik yöntemi olduğu sıkça vurgulanmalı

-Aşıların bazı yan etkilerinin olabileceğinin, aşının geliştirilme sürecinde bu yan etiklerin insan sağlığı açısından ciddi bir tehdit olup olmadığının incelendiği ve gerekli bilimsel çalışmalar yapıldıktan sonra aşıların kullanıma sunulduğu anlatılmalı

-Ülkemizde kullanılan aşıların Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunca (TİTCK) incelenerek;  güvenli ve uygun olduğu tespit edildikten sonra uygulanmaya başladığının halka açıklanması

-Halk tarafından sevilen, saygı duyulan siyasetçiler, sanatçılar, din adamları vb. kişilerin insanları aşı olmaya teşvik etmeleri; bu kişilerin aşı olarak model olmaları

-İnsanlara aşı olmadıkları taktirde karşı karşıya oldukları risklerin hekimler tarafından anlatılması

-Aşı olmanın ağır enfeksiyon geçirmeyi yoğun bakıma gitmeyi ve ölümü engellediğini, salgınının ancak; aşılamayla biteceğini ve aşı oranı yüzde 70’e ulaştığında toplumsal bağışıklığa ulaşılabileceği bilgilerinin basit ve yalın bir dille halka anlatılması

-Aşı olmayanların kendileri ağır enfeksiyon geçirmese bile virüsü başkalarına yayabilecekleri, diğer insanların özellikle de aile üyelerinin hastalanmasına neden olabileceği konusuna bilgilendirmelerin yapılması

-Halka salgını durdurmanın, bitirmenin tek yönteminin aşılama-bağışıklama olduğunun açıklanması. Aşı olmadıkları zaman normal hayatımıza dönmenin mümkün olmadığının anlatılması

-Aşı seferberliği başlatılarak, aşı olanların ödüllendirilmesi, aşı olma bilincinin pekiştirilmesi

Önceki

Denizlerdeki Balık Biyoçeşitliliği Azaldıkça Omega 3 İhtiyacı için Balık Yağı Tüketmeli

Sonraki

Amgen Türkiye’den Yurtdışı Ataması

Öne Çıkanlar