‘‘Kendi Alanımızda Benzersiz Bir Konum Elde Etmeyi Hedefliyoruz’’
Belki de bize sevginin en saf ve en güçlü halini anlatır, Ahmet Arif’in sevgisinden dile gelen cümlelerini sevdiği okuyabilsin, diye hamallık yapması. Olur bazen hissettiklerimizin tarifi olmaz sessizlik içinde saniyeler veya dakikalar geçiririz. Kendimizi bulduğumuz o anlarda okuduğumuz bir şiir bir söz en iyi anlatıcısı olur hislerimizin. Duygu ve düşüncelerin en iyi ifade ediliş biçimidir şiir.
Ahmet Arif şair kimliğinin dışında aynı zamanda bir mücadele adamıdır. Kavuşamadığı ama çok sevdiği Leyla Erbil’e mektuplar yazardı, duygularını, yaşadıklarını anlatırdı. Sevdiği kadına mektup gönderebilmek için, tam iki saat süresince Diyarbakır’da hamallık yaptı. Pul parası kazandı ve mektubunu gönderebildi.
Ahmet Arif 1927 Diyarbakır doğumluydu. Baba tarafından Kerkük Türklerindendi. Şiir ve yoksulluk ile çok küçük yaşlarda tanıştı, eğitim hayatı yatılı olarak geçti. İlk şiirleri Afyon Lisesinde okurken yayınlandı. Seçme Şiirler Demeti Dergisi’nde çıkan ilk şiirlerinin telif ücreti 10 liraydı. Ailesinin maddi durumu kötü olduğu için hem okuyup hem çalışmak zorundaydı. Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’ne kayıt yaptırdı akabinde kendine işe aramaya başladı. Bir dönem Merkez Bankasında memur olarak çalıştı. Ankara’daki öğrencilik yıllarında politikayı öğrendi, arkadaş çevresinde özellikle genç şairler, yazarlar ve gazeteciler yer aldı. Sanatçı kimliğini ve sanatını 1948-1954 yılları arasında Yeryüzü, Beraber, Seçilmiş Hikayeler, Yeni Ufuklar, Kaynak dergilerinde yayınlanan şiirleri ile ortaya koydu. 1951-1952’de komünist olduğu argümanı ile tutuklandı 38 ay süren bir mahkumluk dönemi geçirdi. İçerde maruz kaldığı baskı sonucu hem fiziksel hem de psikolojik olarak zarar gördü.
İnsanın en büyük güçlerinden sabrı ve umudu direnmesine yardımcı oldu. Hapisten çıktığında tanınan bir şair olmuştu. Ama işsizdi. Diyarbakır’da zorunlu 8 aylık ikamet cezası vardı. Geçimini sağlamak adına farklı işlerde çalıştı, zaman zaman hamallıkta yaptı.
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM
Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana…
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…
Hasretinden Prangalar Eskittim’in şairi Ahmet Arif’in (Ahmet Önal) hayatı boyunca tek kitabı yayımlandı. Kitabında yer alan şiirlerini seslendirerek şiir kaseti çıkardı. En çok Nazım Hikmet’i, Cemal Süreyya’yı ve Enver Gökçe’yi beğendi, sanatına ve kendisine örnek aldı. “Şair” unvanını hak ettiği halde ustalarına saygıda kusur etmedi. Orhan Veli ve Cahit Sıtkı Tarancı yakın arkadaşlarıydı. Orhan Veli ile yaptıkları fayton gezileri ünlüydü, birbirilerinin şiirlerini okurlardı. Eserlerinin yayınlanabilir olduğuna karar veren kişi Şevket Süreyya Aydemir. İlk ve tek kitabının adını Dört Yanım Puşt Zulası koymayı düşündü, fakat sonradan Hasretinden Prangalar Çürüttüm de karar kıldı. Bu sefer de çürüttüm kelimesini kulak tırmalayıcı buldu ve “ eskittim” ile değiştirdi.
Toplumcu gerçekçi akımın son büyük temsilcisiydi. Ahmet Arif geniş bir halk kitlesi tarafından sevildi. Anadolu insanını yakından tanıması, büyüdüğü coğrafyayı sahiplenmesi, onların yaşadıklarına ortak olması, yaşadıklarını hissetmesi, dile getirmesi kendine mal etmesi önemli bir etkendi. Kendini Anadolu insanından koparmadı. Onlar gibi yaşadı, hissetti ve yazdı.
Editör
Semra Çakmak