‘‘Kendi Alanımızda Benzersiz Bir Konum Elde Etmeyi Hedefliyoruz’’
Geçtiğimiz yıl aralık ayında Çin’in Vuhan kentinden dünyaya yayılan Koronavirüs salgını sadece ülkemizde değil, tüm dünyada büyük bir korku yarattı. İlk kez 2019 yılının aralık ayında ortaya çıkan virüs, 2019-nCoV veya Kovid-19 olarak adlandırıldı. 2019-nCoV’nin çok geniş bir virüs ailesi olan Koronavirüs ailesine mensup olduğu biliniyor.
Başta lokal bir sorun gibi başlayan salgın, giderek dünyaya yayıldı ve son günlerde hızla artan yeni olgu ve ölen insan sayıları nedeniyle en serinkanlı kişilerde bile kaygı yarattı. Sonunda Dünya Sağlık Örgütü de 30 Ocak 2020’de “uluslararası kamu sağlığı acil durumu” ilan etti.
Prof. Dr. Mustafa Çetiner
Dünya Sağlık Örgütü, olağanüstü hal ilan etmekte haklıydı çünkü Çin’de koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 1.300’ü geçti. Çin Ulusal Sağlık Komisyonu, koronavirüsün bulaştığı hasta sayısının 60.000’nin üzerinde olduğunu açıkladı. Salgın sadece Vuhan ile sınırlı kalmadı, önce Çin’in diğer bölgelerine ve en sonunda da dünyada birçok ülkeye yayıldı.
Çin ekonomisi büyük darbe aldı. Koronavirüsün küresel ekonomi üzerinde yaratacağı etkinin boyutları hakkında da endişeler arttı. Starbucks, Toyota, Tesla, McDonald’s, Google ve IKEA’nın da aralarında bulunduğu uluslararası büyük firmalar Çin’deki üretimlerini durdurdu ya da mağazalarını kapattı.
Dünya Sağlık Örgütü, Çin dışında 20’den fazla ülkede 500’ün üzerinde Koronavirüs olgusu tespit edildiğini açıkladı. Çin dışında Koronavirüs tespit edilen ülkeler arasında İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada, Avustralya, İtalya, ABD, Hindistan ve Güney Kore de vardı. Çin’e yakın Doğu Asya ülkeleri de bu listenin içindeydi.
Peki Dünya Sağlık Örgütü’nün küresel acil durum ilanı ne anlama geliyor?
DSÖ, acil durum ilanının gerekçesinin Çin ile ilişkili olmadığını, hedefin Çin değil diğer ülkeler olduğunu duyurdu.
DSÖ, esas olarak virüsün özellikle sağlık sistemleri zayıf ülkelere yayılmasından endişe duyduğunu belirtti.
Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütü’nün acil durum ilanı, DSÖ’ye hükümetleri ve uluslararası örgütleri hastalığın yayılmasını önlemek için denetleme ve uyarıda bulunma gibi yetkiler veriyor.
DSÖ, daha önce sadece 5 kez uluslararası kamu sağlığı acil durumu ilan etti. Bunlardan ilki 2009 yılında H1N1 domuz gribi içindi. Daha sonra 2014 yılında çocuk felci, 2016 yılında Zika ve 2014 ile 2019 yıllarında ise Ebola salgını nedeniyle yapıldı. Burada bir nokta koyup önemli bir bilgiyi paylaşmak gerekir;
Ülkemizde bu yazı yazıldığında, henüz Koronavirüs olgusu saptanmamıştı. Şüphe üzerine bazı hastanelerde alarm verilse de, hiçbir resmi korona virüs ile enfekte olmuş hasta rapor edilmedi.
Yazının başında değindiğim gibi 2019-nCoV, büyük bir virüs ailesi olan Koronavirüs’ün bir alt türü.
Bu büyük Koronavirüs ailesinin 2019-nCoV alt grubu dahil sadece 7 tanesi hayvanlardan insanlara bulaşabiliyor. Ancak virüsleri kitlesel bir salgın tehdidi haline getiren, mutasyona uğrayıp insandan insana bulaşma özelliği kazanmaları. Uzmanlar, 2019-nCoV’nin insandan insana bulaşabilme gücünü arttırdıktan sonra büyük bir tehdit haline geldiğini söylüyorlar.
Koronavirüs ailesinin bir üyesi olan SARS virüsü, 2002 yılında Misk kedisinden insana bulaşmış ve sonrasında insandan insana taşınarak büyük bir panik yaratmıştı. Benzer biçimde, 2012’de ortaya çıkan Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) ise insanlara çöl devesinden bulaşan başka bir koronavirüs alt tipiydi.
Peki, virüs neden Çin’den dünyaya yayıldı ve neden hep bu tür virüsler uzak Asya’dan çıkıp insanlığın başına dert oluyor? Hastalık bulguları neler ve nasıl korunmak gerekir?
Virüsün Çin’de ortaya çıkması ile ilişkili birçok şey yazılıp çizildi. İçinde komplo teorilerinin de olduğu iddialar dile getirildi. Hatta Vuhan kenti yakınlarında bomba parçacıklarının olduğu, ABD’nin sarı ırka biyolojik savaş açtığı bile söylendi. Ben pek komplo teorilerinden anlamam ama tıbben bu virüslerin uzak doğu ve Çin’den yayılmaya başlamaları hiç de şaşırtıcı değil.
Uzmanlar, hastalığın Çin’de ortaya çıkmasını nüfusun çokluğu ve yoğunluğu ile açıklıyor. Bir de virüsleri taşıyan hayvanlarla orada yaşayan insanların yakın temasının da önemli olduğunun altını çizmek gerekiyor.
Geçmişteki SARA ve MERS virüs salgınları düşünüldüğünde, bu yeni salgının da bir hayvan barınağından kaynaklanmış olabileceği akla yatkın görünüyor.
Mevcut olguların çıkış nedeninin, Vuhan’daki Güney Çin Deniz Ürünleri Toptan Pazarı’ndaki “yasa dışı vahşi hayvan ticareti” ile ilişkili olduğu düşünülüyor.
2019-nCoV virüsünün ilk olarak Vuhan’daki bir balık pazarında ortaya çıkmış olduğu kesin gibi. Bu pazarda sadece balık ve benzer deniz canlıları değil, tavuk, yarasa, tavşan, yılan gibi başka hayvanlar da bulunuyor ve bunlardan birinin virüsün kaynağı olması çok daha mümkün görünüyor. Virüse yakalananlarda önce yüksek ateş görülüyor. Ardından kuru öksürük şikayetleri gözleniyor. Bir haftanın sonunda ise nefes darlığı ortaya çıkıyor.
Ağır hastalanan ve ölen kişilerin büyük kısmı ileri yaşta hastalar, yani çoğu 65 yaş üstünde.
Yaş faktörü yanı sıra eşlik eden hastalıkların varlığı da önemli bir rol oynuyor. Altta yatan akciğer hastalıkları, organ yetmezlikleri, kanser, diyabet, bağışıklık sisteminin baskılandığı durumlar hastalığın seyrini ağırlaştırıyor, ölümlere neden olabiliyor. Genç ve sağlıklı erişkinlerde ise hastalık hafif seyrediyor.
Şu an için 2019-nCoV virüsüne karşı bir ilaç veya aşı bulunmuyor. Eldeki tek seçeneğimiz, virüse yakalanmış kişileri tespit ederek karantinaya almak. Aynı zamanda, hastalarla temas halinde olan kişilerin izlenmesi ve sağlık durumlarının kontrol altında tutulması gerekiyor.
Çin’de şu an için hayat tam anlamıyla durmuş durumda. Salgını önlemek için seyahat sınırlanmış durumda. Virüsün çıkış noktası olan Vuhan kenti başta olmak üzere Çin’de birçok bölge karantinaya alındı ve hem uçak hem de tren seferleri iptal edildi.
Çinli yetkililer, vatandaşlarına yurt dışına seyahat etmeme çağrısı yaparken, ABD, İngiltere ve Almanya’nın da aralarında olduğu artan sayıda ülke, vatandaşlarını zorunlu olmadıkça Çin’e seyahat etmemeleri konusunda uyarıyor. British Airways, Lufthansa, Amerikan Havayolları, KLM ve United Havayollarının aralarında olduğu bazı büyük hava yolları şirketleri Çin’e uçuşlarını durdurdu. Türkiye’den Çin’e uçak seferleri de iptal edildi. Havaalanlarına yolcuların vücut ısılarını tespit edebilen termal kameralar yerleştirildi.
Çin genelinde yüz maskesi kullanmak zorunlu hale getirildi. Ancak bu zorunluluk, daha doğrusu gereklilik bizim gibi henüz koronavirüs olgusu olmayan ülkeler için şart değil. Peki nasıl korunalım?
Dünya Sağlık Örgütü‘nün Koronavirüs bulaşma riskini azaltmak için yaptığı öneriler son derece basit ve uygulanabilir.
1) Ellerin sık sabun ve suyla ya da alkol bazlı ıslak mendille temizlenmesi
2) Öksürürken ya da hapşırırken ağız ve burnunuzu mendille ya da kolunuzla kapatılması
3) Grip belirtileri gösteren kişilerle yakın temas kurmamak.
4) Et ve yumurtaları iyice pişirmek
5) Yaban ya da çiftlik hayvanlarıyla koruyucu önlem almadan direkt temas etmemek
Buna bir de şunu eklemekte fayda var:
Ülkemizde henüz bu yazı yazıldığında belirlenmiş olgu yok, yani gereksiz yere panik yaratacak acil bir durum yok. Serinkanlılığımızı korumak zorundayız.
Prof. Dr. Mustafa Çetiner