Ludwig Van Beethoven

Ludwig Van Beethoven

Beethoven özgürlük, eşitlik, kardeşlik üçgeninin tam ortasında dimdik duran büyük devrimci ruhuyla, parmaklarıyla, sözleriyle ve duruşuyla acılar içinde bir yaşamın dirilttiği bir alev, dünya için bir servet. 3,5 yaşında belki ilk bestesini yapmadı, nota kağıdı karalamalarla düzeltmelerle doluydu ama müziğin filozofuydu. Karamalarla doluydu çünkü her zaman en güzeli arardı. Viyana’dan 1170 Almanya’sına bakarsak dağların yüksek yerlerinde hayal gibi uzanan şatoları, topraktan yapılan dar pencereli evleri, insana suskunluk veren karla kaplı ovaları görürüz. Almanların zengin müzik geleneği bir yana enstrüman konusunda yeteneklerinin, ciddi çalışma alışkanlıklarından kaynaklandığı buna karşılık işin kolayına kaçan İtalyanların işin teknik yanlarında ustalaşmak zahmetine girmeyip sırf şarkı söyleyerek gönül eğlendirdikleri öne sürüldü.

16 Aralık 1770 Ludwig Van Beethoven doğar. Baba Johann Van Beethoven müzik yolunda, içkisi ve kişiliğinden dolayı ilerleyememiştir. Viyana’ da Mozart adında bir çocuk harikalar yaratıp babasına çok para kazandırmıştır. Ludwig’i babası odaya zorla sokar, Piano’ya oturtur, kapıyı kilitler giderdi. Akşam meyhane dönüşü sarhoş bir şekilde oğlunu piyano başında uyumuş bulunca döverek uyandırır çalışmaya zorlardı.
Bir süre sonra Beethoven piyanodan ve notalardan nefret etti. Hırsını alamayan baba aynı zamanda kemana başlattı. Küçük Ludwig onca olumsuzluğa rağmen o kadar güzel çalardı ki kemanı… Bu arada Beethoven’ın okula başlama yaşı gelip geçmişti. Babası bunu da elinden geldiğince geciktirmiş oğlunun okula başlamadan önce müzikte biraz daha ilerlemesini beklemişti. Gene bu hırsı yüzünden oğlunun ilkokulu bitirmesini bile bekleyememiş ”bu kadar okuma yazma hesap yeter ona!” diyerek son sınıfa gelmeden okuldan almıştı. Bunun acısını Beethoven sonrasında çok çekti. Sanatta ilerleyip yüksek çevrelere gelince bilgisizliği yüzünden kalabalıkta konuşmaktan, ortaya atılan bir konu üzerinde düşün ileri sürmekten hep çekindi. 1780 Viyana’sı o zamanlar, zamanın en iyi tiyatrolarının oynandığı en renkli operaların sahnelendiği en yeni düşüncelerin doğduğu bütün genç yeteneklerin cesaretlendirildiği bütün herkesin gitmeye can attığı bir şehirdir. Bunun sebebi Avusturya imparatoru 2. Joseph ve yöneticilerdir.
Viyana Haydn’ ın, Gluck’un Mozart ‘ın , Salieri’nin vatanıydı. Almanya’da ders aldığı hocası besteciye orkestra şefi Neefe bunu gördü ve Beethoven ‘ın Viyana’ya gitmesi için maddi manevi tüm desteğini verdi. O dönemin Viyana’sı Beethoven için zümrütlerle dolu bir yüzük gibiydi ve Beethoven bu yüzüğü takmaya gidecekti. Habsburgların evini ve kutsal Roma İmparatorluğu’nun güç merkezini ziyaret edecekti. Ama elbette fırtına yaklaşıyordu ve en azından bir adam bunu görüyor ve önlem almaya çalışıyordu. O da imparator Joseph’di. 1780 senesinde annesi Marie Theresa zamanında Roma Katolik kilisesine karşı duran bir kahraman olarak görülmüştü. Bu yanlış düşünce dogmatik ve yasakçı uygulama Almanya’da Goethe, Avusturya’da Mozart gibi birçok aydın düşünürü içine aldı. Beethoven bu iki haftadan az süren gezide yaşadığı en unutulmaz olay muhakkak ki Mozart ile karşılaşmasıydı. Bu şehrin taçsız kralı Mozart’tı. Piyanosu ve eşsiz besteleri ile beş yaşından bu yana adını duyuran küçük dahi şimdi 30 yaşındaydı. Beethoven’u önce kabul etmedi. Ancak arkadaşlarının ısrarlarına dayanamadı ve dinlemeye razı oldu. Beethoven Mozart’ın eserini çaldı ama Mozart bunu yarıda kesti, kendisinden bir eser çalmasını istedi.

Günün sonun da Mozart; “Bu gence dikkat edin günün birinde dünyaya üstünde konuşulacak bir şeyler verecek” demiştir. Ama aynı Mozart kendisi için” güzel ama kopuk bir üslupla Legatosuz çalıyor” da demiştir. Beethoven ‘a ders vermeyi de kabul etmiştir ama gerçekleşemedi. Bu iki dahi insanın Beethoven’ın annesinin rahatsızlığından dolayı bir daha karşılaşamamış olmaları müzik dünyası için elbette büyük bir kayıptır. Beethoven büyük acılarını yaşamaya başladı. Önce annesinin ölümü ve ardından küçük kız kardeşinin ölümü, içkisi yüzünden işinden atılmış bir baba. Ders vererek etüt yaparak saray Şapeli’nde org çalarak genç yaşta ailesine bakmaya başladı. 17 yaşında aldığı bu sorumluluklar Beethoven’ı olgun ve ciddi yapan etkenlerdir. O dönem devrim öncesi Fransız kitapları moda olsa da Beethoven daha çok gerçek ulusal edebiyatçılar olan Goethe, Kant, Schiller gibi Almanlara seslenen yazar ve şairleri okurdu. Beethoven’un yurtseverliğini derinden etkilemişlerdir. Elbette Jean- Jacques Rousseau’yu unutmamak lazım. Beethoven okuyamamasından dolayı üzülüp durumunu kabullenmedi bundan yılmadı ve Bonn Üniversitesi’ne kaydoldu.
Üniversite Beethoven ‘a çok şey katmıştır. Bonn Üniversitesi o dönem çok özel bir eğitim yuvasıdır. Sadece eğitim değil öğrenciler zengin fakir ayrımı olmadan salt kişisel erdemleriyle birbirinden ayırt ediliyordu, öğrenciler evrensel bilgilerle donatılıyordu. Bir hocası vardı ki Schneider, Eski bir Fransisken rahibi olmasına rağmen parlak bir düşünür ve son derece radikal görüşlerin yazarıydı. Roma Katolik Kilisesi’nin ikiyüzlülüğünü, gücüyle zenginliğini kötüye kullanmasını her dersinde anlatırdı. 20 yıl sonra Beethoven’ın şu satırları göze çarpar: İnsanları tanrısallık katına yalnızca sanat ve bilim yükseltir; Ben insanları daha yüksek iyiler safına katan başka hiçbir üstünlük tanımıyorum. (17 Temmuz 1812) adalet özgürlük kelimeleri tam bu zamanda anlamını buldu. Mesela o yaşta yapmış olduğu beste Pfeiffel’ın, insanın eşitlik bildirisiydi. Elbette düzgün saygılı olması gereken, saraydaki asil kişiler için beste yapmakla yükümlü olan bu saray çalışanından ne kadar politik olması beklenebilirdi. Gençliğinin verdiği o hareketlilik mi yoksa o yaşta gerçeği aramanın verdiği ağırbaşlılık mı? Beethoven ‘ın genç yaştaki eserleri Mozart ile kıyaslanamaz. Yani Beethoven Mozart gibi dahi bir çocuk değildir, küçük yaşın- da kolaylıkla yaptığı bestelere ulaşmak için Beethoven ‘ın sabırla çalışması gerekmiştir. Beethoven‘u büyük yapan da budur. Johann Baptist Cramer büyük bir besteci daha. Beetho- ven’ın arkadaşı. Beraber konser izlemeye giderler, kon- serde Mozart’ın dominor piyano konçertosu çalıyordur. Beethoven çok etkilenir arkadaşına döner ve “Cramer Cramer! Biz hiçbir zaman buna benzer bir şey bestele- meyi başaramayacağız” der.
1789 yılı gelir ve bütün Avrupa’da olduğu gibi Beethoven güne bambaşka başlar. Besteleri aydınlanmanın etkisin de özgürlüğü eşitliği anlatır. Artık ateşli bir devrimci vardır. Biz bu ateşi reformcu İmparator Joseph için bestelediği kantata bakarak görmekteyiz. İmparator’un anma töreninde çalınacak olan eserin Beethoven tarafından bestelenecek olmasının şerefi Beethoven için inanılmazdır ama maalesef Beethoven eseri anma törenine yetiştiremez. Çünkü Beethoven ağır çalışan bestecidir. Ama bu kantat kendisine bambaşka bir kapı açar. Haydn’ın kapısı. Eseri inceleyen Haydn esere bayılır ve Viyana’ya geldiği taktirde kendisine ders vereceğinin sözünü verir. Beethoven kantatı bitirir. Haydn dinler; kendisine ders vermeyi teklif eder ama yine de eser icra edilemez. Çünkü orkestra üyeleri yapıtın çok zor olduğunu iddia ederler ve hatta bazı pasajların çalınamayacağını. 1790’nın ortalarında Joseph’in kardeşin Leopold tahta geçer ve maalesef değişimler başlar.

1792 de Beethoven Viyana’ya gitmek üzere bavulunu toplar. Hem arkadaşı hem de maddi destekçisi kont Walstein bir kehanet gibi der ki “Özenli ve gayretli çalışmanın yardımıyla Hydn’ın ellerinden Mozart’ın ruhunu alacaksın.“ Fransız ordusu Almanya içinde hızla ilerlemektedir. Beethoven yola çıkar. Ne kadar riskli bir yolculuk çünkü her an Fransız askerleri ile karşılaşabilir. Ve Viyana günleri… İnsanların gün ortasına kadar kahvaltı ettiği ve ardından akşama kadar yemek yemeyi sürdürdükleri, Bonn’un tersine savaştan hiç etkilenmemiş görünen Viyana. Bu kentte değer verilen yegane şey müzik. Böğürtlenler, cheese cake’ler kadar fagotlar klarnetler vardır. Elbette kaliteli bir müzik Viyana da bile her büyük malikanenin özel orkestrası tarafından soylular ve onların konukları için icra edilen oda müziğiydi. Bir müzisyenin yükselmesi maalesef bu soyluların hamiliyle oluyordu. Mozart ve Schubert’in duyduğu kölelik hissini bu durumdan dolayı Beethoven da fazlasıyla duyacaktı. Beethoven şanslıydı. Lichnowsky ve Lobkowitz isimli iki prens tarafından korumaya alınmıştı maddi ve manevi olarak.

Dr. Atakan Demir

 

Önceki

Koronavirüs Dosyası

Sonraki

Dead Lift

Öne Çıkanlar