‘‘Kendi Alanımızda Benzersiz Bir Konum Elde Etmeyi Hedefliyoruz’’
Kronik Miyeloid Lösemi (KML), 9 numaralı kromozom ile 22 numaralı kromozom arasında genlerin karşılıklı yer değiştirmesi sonrası oluşan yeni bir gen yapılanmasına bağlı olarak, kan yapıcı kök hücrelerin aşırı uyarılması sonucu gelişen bir hastalıktır. Artan bu uyarı sonucu özellikle; beyaz kan hücrelerinde belirgin bir artış izlenmektedir. Hastaların yüzde 20-50’sinde herhangi bir şikâyet olmayıp başka bir amaçla yapılan kan tetkiklerinde; saptanan beyaz kan hücre yüksekliği ile tanı konulmaktadır. Geri kalan hastalar ise hastalığın evresine bağlı olarak halsizlik, kilo kaybı, aşırı terleme, karında hassasiyet, erken doygunluk hissi ve eklem ağrısı gibi şikayetler ile hekime başvurmaktadırlar.
KML hastaları hedefe yönelik ilaç tedavileri sayesinde yaşıtlarıyla benzer yaşam süresine ulaştılar
Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sönmez: “KML hastalarının hematoloji uzmanlarınca takip edilmesi hastalığın uzun süreli tedavisinin yönetimi ve değerlendirilmesi için oldukça önemlidir. 2000’li yılların başında hastalığın oluşumuna neden olan etkiyi engelleyen hedefe yönelik ilaçların kullanıma girmesiyle, hastalar kemoterapi almaksızın ağız yoluyla alınan ilaçlarla hastalıksız yaşıtlarıyla benzer bir yaşam süresine ulaşmışlardır” dedi.
Gelişmekte olan ülkelerde ortalama KML tanı yaşı 50
Yıllık yeni vaka görülme olasılığının 100.000’de 1- 2 olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Sönmez sözlerine şunları ekledi; “Batı ülkelerinde ortalama tanı yaşı 56-57 iken, 70 yaş üstü hasta oranı yüzde 20’dir. Gelişmekte olan ülkelerde ise ortalama tanı yaşı 50’dir.
KML üç evrede görülebilmektedir. Hastaların yüzde 85’i kronik evre dediğimiz hastalığın görece daha sessiz ve sinsi seyrettiği döneminde tanı alır. Diğer iki evre ise hastalığın hızlanmış olduğu akselere; evre ve akut lösemiye dönüştüğü blastik evrelerdir diyen Prof. Dr. Mehmet Sönmez: “En az sıklıkla görülen blastik evre oldukça hızlı seyirli olup, bu evrede hastalarımız için kemoterapi ve kemik iliği nakline ihtiyaç duyabiliyoruz. En sık görülen kronik evrede ve akselere evrede ise hedefe yönelik ilaçlar ile tedavi oldukça başarılıdır ve 10 yıllık izlemlere bakıldığında hastaların sağ kalım oranlarının oldukça yüksek olduğu izlenmektedir. Günümüzde hedefe yönelik tedaviler KML tedavisinde etkin olarak kullanılmaktadır. Bu tedavilerin yetersiz olduğu durumlarda veya; blastik evreye geçen hastalarda engel bir durum yoksa kemik iliği nakli yapılmaktadır” dedi.
KML tedavi edilebilir bir hastalıktır
Prof. Dr. Mehmet Sönmez sözlerini şöyle sürdürdü: “KML’nin günümüzde tedavi edilebilir bir hastalık olduğu bilinmeli ancak tedavi sürecinde hastalığın seyri; kullanılan ilaçların etkinliği ve yan etkilerini değerlendirmek için hekim kontrolünde olunması gerekmektedir. Pandemi döneminde kontrole gelinmesini engelleyecek bir durum yok ise hastaların düzenli olarak kontrollere devam etmesi; gelişebilecek olumsuz bir durumun erken tanı ve tedavisi açısından önemlidir. Ayrıca KML hastalarının COVID-19 aşısı olmasında bilinen bir sakınca yoktur.”