COVID-19 Sürecinde Ağız ve Diş Sağlığı

Ağız Diş Sağlığı

Melih TarhanDiş Hekimi

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 1995 mezunuyum. Mezun olduktan sonra uzun yıllar klinik şefi olarak özel sektörde çalıştım. Daha sonra 2001-2002 yıllarında University of Los Angeles (UCLA)’da postgraduate eğitimimi tamamladım. Türkiye’ye döndükten sonra kendi muayehanemi açtım. Uzun yıllardan beri genel diş hekimliğinin tüm dallarında ve estetik diş hekimliği ağırlıklı olarak çalışmaya devam ediyorum. Türkiye’nin diş hekimliğindeki en büyük, kliniğe dönük bilimsel derneklerinden Estetik Diş Hekimliği Akademisi Derneği (EDAD)’nin uzun yıllardan beri yönetim kurulu üyesiyim. Daha önce de belirttiğim gibi ağırlıklı olarak estetik diş hekimliği ve genel diş hekimliğinin bütün dallarında ekibimle birlikte çalışıyorum.

Covid-19 sürecinde ağız ve diş sağlığına yönelik tedavi süreçleri nasıl ilerledi? Ağız ve diş sağlığı klinikleri Covid-19’dan nasıl etkilendi?

Estetik Diş Hekimliği Akademisi Derneği‘nin organizasyonluğunda, Türk Diş Hekimleri Birliği ile beraber bu sürecin başlangıcında ciddi bir çalışma yaptık. Haklı olarak özellikle mart-nisan aylarında bütün dünyada artan covid-19 vakalarıyla tüm muayehaneler kapandı. Her hastaya bakamadığımız gibi her acil hastaya bile bakamadık. Acilin açıklaması ise sallanan dişler, aşırı ağrılı dişler… Mayıs ayından itibaren yavaş yavaş Amerikalılaların slow dentistry dediği bir çalışma yöntemine geçildi. Çünkü hastalara antibiyotik yazıp gönderdiğimizde, dişler kırılıyor ya da ağrılar şiddetlenebiliyordu. Bunu mayıs ayına kadar erteleyebildik. 4 Mayıs tarihinde bu konuda Sağlık Bakanlığı diş hekimlerine biraz daha izin verdi. Burada şunu belirtmem gerekiyor. İlk başta özellikle diş hekimleri ana hedef gruplarından biri oldu. Gerek televizyonda gerek sosyal medyada diş hekimliğinin çok tehlikeli olduğu, en tehlikeli grupların içinde diş hekimliği olduğu ifade edildi. Bunun sebebi de aerosol efekt dediğimiz bir efekti. Tabii bu durum bizi ve tüm meslektaşlarımızı çok fazla etkiledi. Mesleğine devam etmeyen, muayenehanesini kapayan çok fazla diş hekimi oldu. Bu aerosol efekt şu: Çalışmalarımız esnasında kullandığımız aletler de çok ciddi anlamda su ve hava püskürtmek gerekiyor. Özellikle de su. Bunun amacı, oluşan ısının dişlere zarar vermemesi üzerine kurulu. Bunun havaya fırladığı zaman bir parçacık yani damlacık efekti ile beraber eğer hasta Covid-19 ise bunun havada asılı olarak kalabilirliği endişesi oldu. Daha önceki çalışmalarda Hepatit B, Tüberküloz, SARS, AIDS gibi hastalıkların geçmişine dönük olarak dişhekimi zaten çok ciddi anlamda tedbirler almıştı. Dişhekimi bununla yaşamayı çok önceki yıllarda öğrendi. Ama yine de özellikle mart-nisan ayında bu endişemiz gittikçe arttı. Uluslararası konuşmacılarla online zoom üzerinden yaptığımız ortak çalışmalarda, bilimsel çalışmalarda bunun klinikleri kapamamış Almanya gibi ülkelerdeki etkisini araştırdık ve netice olarak dişhekimliği esasta bütün sağlık çalışanları arasında en hazır grup olduğunu açıkçası gözlemledik. Ama yine de endişelerimiz ve bilimsel verilerin gözlemlenmesi gerekiyordu. Sonuç itibariyle biz mayıs ayından itibaren yavaş yavaş gerekli tedbirleri alarak çalışmalarımıza başladık. Özellikle açık pencerenin, yani temiz havanın sirkülasyonun olmasına dikkat ettik ve buna göre tedbir aldık. Hastaların bekleme salonuna yığılmalarını engelledik. Zaten üniversiteler ve büyük klinikler buna göre tedbirlerini aldı.

Ağız ve diş sağlığının önemini değerlendirir misiniz?

Ağız ve diş sağlığı zaten bütün bu sürecin başlangıcı. Yani sağlık ağızdan başlıyor. Çiğneme fonksiyonları, beslenme… Bu süreç içerisinde özellikle covid-19 döneminde özellikle dikkat ettiğimiz en önemli hususlardan bir tanesi. Ağız diş sağlığı hijyen sorunu olan hastaların özellikle kovid-19 bulaşma süreci veya ağız içerisindeki mukoza direncinin immun sistemi yaklaşımının çok daha zayıf olduğu, özellikle covid-19 hastalarında bunun ciddi anlamda bulaşma sürecini ve tedavinin seyrini etkilediğine dair bilimsel çalışmalar yayınlanmaya başladı. Şunu çok net biliyoruz. Eğer ağzınız yeterli hijyene sahip değilse, yani ağzınız bakterilerle doluysa yani kovid virüsü ya da başka bir virüs her ne olursa olsun o ağza girer ve orada dünyanın en güzel cennetini bulur. Siz onlara bir cennet yaratmış oluyorsunuz. Ondan sonra sisteme girişi de zaten bu şekilde devam ediyor. Yani ellerimizi yıkamamız maske takmamız kadar bu süreçte ağız sağlığımıza da ekstra dikkat etmemiz gerekiyor. İkinci olarak covid-19 pandemi sürecinde evde online çalışan bireylerde şunu gözlemledik. Beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak ağız hijyenlerinin bozulduğu gibi beslenme alışkanlıklarının bozulmasına bağlı diş çürüklerinde ve şiddetli ağrılar da artış var. Ciddi anlamda bu sıkıntıyı çok gözlemliyoruz. Stres bozukluğu çok arttı. Diş sıkma ve diş gıcırdatma alışkanlıklarının çok arttığını ve özellikle kliniklerde muayene için gelen acil hastaların çok büyük bir kısmının ağrı ile beraber diş kırığı, dolgu kırığı gibi şikayetleri olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim.Diş eti hastalıklarının ve ağız hijyeninin Covid-19 enfeksiyonundaki etkisi nedir Yapılan çalışmalarda çok net bildiğimiz tansiyon ve diyabet hastalarının kovid 19 hastalıklarında çok daha şiddetli problemler yaşadığını gösteren yayınlar var. Diş hekimliğinde kardiyoloji ile yani kalp damar hastalığı ile ilişkili olarak en önemli risk faktörü diş eti hastalıkları. Amerikan Kardiyoloji Derneği bu konuda yıllardan beri çok ciddi yayınlar yapıyor. Bu sebeple özellikle kalp damar hastalıkları ve kapakçık rahatsızlıkları olan hastalarda diş eti temizliği yani diş taşı temizliği ve diş eti tedavisinin en basitinde bile bu sebeple çok yoğun antibiyotik profilaksisi kullanıyoruz. Özetle covid-19’un karakteristik yapısı, hastalığın etki şekli ve bugüne kadar olan yayınlar bize diş eti hastalığı olan hastalarda covid-19 geçirme riskinin, en azından hastalığı geçirme şeklinin veya iyileşme sürecinin değişkenlik gösterebileceği ve bir risk faktörü olarak orada durabileceğini ifade ediyor.

Covid-19’un solunum yolu enfeksiyonu olması sebebiyle ağız ve diş sağlığı sorunu olan hastalar muayene ve tedavi konusunda biraz çekingen yaklaşıyorlar. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bu soru çok önemli bir soru. En büyük sebeplerden bir tanesi ilk yayınlar. Özellikle bilim kurulundan televizyona çıkan çok değerli akademisyen hocalarımız aerosol efektinden korktular. Aerosol efekt, kullandığımız aletlerin ekstra ağız içerisindeki korona virüsünü havaya püskürttüğü anlamına geliyor. Bununla ilgili çalışmalar var ve bunlar yeni bir çalışma değil. Bu arada covid-19’a özgü bir sorun da değil bu. Hepatit B, Hepatit C, AIDS ve tüberküloz gibi yüzlerce hastalık damlacık enfeksiyonu ile bulaşıyor. Dişhekimliği özellikle 2002’den itibaren SARS’dan, ondan önce de AIDS’ten dolayı yıllardan beri bu konuda sahiden en ciddi tedbirleri alan meslek gurubu. İkinci önemli bir sebep de şu. Dediğimiz gibi son derece yakın temasta çalışıyoruz ve içiçeyiz. Ama bir düşünün. Hangi tıp dalı bizim gibi çalışıyor? Diş hekimleri mesleği icra etme anından itibaren gerek devlette gerek özel sektörde maske eldiven alışkanlığını gösteriyor. Yani biz her tedavide her hastaya yaklaşımımız da mesleki refleks olarak diğer doktorların çok büyük bir kısmından ayrı olarak biz hastamıza maske ve eldiven takarız ve bunu her hastada atarız. Covid-19’un ilk çıktığı zaman cerrahi maske tabiri kullanıldı. Biz bunu kısmen yadırgadık. Bu bizim için cerrahi değildi, olmazsa olmaz maskeydi. Yani biz bunu çok düzenli olarak yalnızca operasyonlarda değil, muayene bitene kadar ki süreçte eldiven ve maskeyi hep taktık ve takmaya devam ediyoruz. 1990’larda AIDS döneminde alışkanlıklar değişti. Sonra 2000 yılına geldiğimizde sars yaşandı. Bu sefer buna göre yeni tedbirler alındı. Sterilizasyon sistemlerimiz değişti. Çekincelerinin haklı olacağı kısma gelelim. Covid-19 son derece bulaşıcı bir virüs. Bu nedenle havada ne kadar süre kaldığını, hangi şekilde kaldığını bilmiyoruz. Bu nedenle hep soru işaretlerimiz var. Bunların pek çoğunu yeniden keşfedeceğiz. Diş hekimliğinde endişe etmelerini son derece önemsiyorum. Ama burada en önemli noktanın çapraz enfeksiyonlar olduğunun özellikle altını çiziyorum. Covid-19’un en yoğun olduğu Münih şehrinde yapılan bir çalışma var. Almanya’da diş hekimi ve Alman diş hekimleri çalışmaya devam etti. Bunun en yoğun olduğu bölge de Mart, Nisan ve Mayıs’ta Münih’ti. Münih’teki meslektaşlarımız yaptığımız görüşmelerde çalışmaya devam ettiklerini ve enfeksiyon ile mesleki bir kontaminasyon yaşamadıklarını belirttiler. Bunların hepsinin datası da paylaşılacak. Özetle, diş hekimlerine giderken endişe duymalarını son derece saygılı buluyorum. Ancak diğer meslek gruplarına nazaran tıbbın diğer dallarına nazaran diş hekimleri gerekli tedbirleri çok önceden zaten almış ve bunu alışkanlık haline getirmiş bir meslek örgütüdür. Üniversite 2’den beri bu konu bizim için olmazsa olmaz bir konudur. Tekrar ediyorum. Geçmişe dönük gözünüzü kapattığınız zaman hangi doktor, eldiven, maske kullanıyordu sizinle çalışırken? Ben plastik cerrahlar da da görmedim. Ama bizim her uygulamada maske ve eldiven alışkanlığımız var ve bu alışkanlığımız artarak devam ediyor. Diğer detayları da mükemmelleştiriyoruz.

Ağız ve diş sağlığı tedavilerinde acil durumlar nelerdir? Hastalar hangi durumlarda muayenelerini ertelemekten kaçınmalıdır?

Acil kategorisi ve acil açıklaması 3 Mayıs gecesi Sağlık Bakanlığı’nın yeni bir yayını ile değiştirildi. Daha önce acil ifadesi bütün dünyada American Dental Association’ın, CD ve CDC gibi özel kuruluşların bir literatürü ve acil açıklaması vardı. Dişhekimliğini icra edebilirsiniz ve acil vakalar şunlardır. Onun dışında kimseye sakın dokunmayın gibi bir açıklaması bulunuyordu. 4 Mayıs’a kadar olan süreçte bu şekildeydi. Peki neydi acil durumlar? Hastada ciddi anlamda bir ağrı varsa, antibiyotik ile ağrı giderilemiyorsa ve kanal tedavisi başlangıcı gerekiyorsa bunlar acil tedavidir. Bunlar yapılmalı çünkü hasta bu ağrıya acıya dayanamaz. Diş eti ile ilgili olmayan ama tekrar eden bir yara yeri kanaması varsa, bu da acil kategoridir. Hastanın hiçbir şekilde hekim görmeksizin ilaç da dahil olmak üzere tedavi edilemeyecek vakalar acil kategorisine giriyordu. Mart ve Nisan ayında biz resmen online ve hekimlik yaptık. Online hekimlikte önden hastalarımızla gerektiğinde telefonda hatta zoomda görüşüyorduk. Bir ön görüşme sonrasında bunun aciliyet durumuna karar veriyorduk. Ilaçlamasını yapıyorduk. Hastaya mümkün mertebe hızlı bir şekilde müdahale edip çok geçici ama onu en azından 1-2 ay idare edebilecek bir uygulamayı gerçekleştiriyorduk. Ancak mayıs ayından itibaren doğal olarak artık bu böyle olmadı. Artık müdahalelerin başlama zorunluluğu doğdu. O yüzden acil tedaviler şuan normal acil tedaviye oldukça yakın. Ben acil tedavi olarak şunu görüyorum: Mesela röntgende görülmüş büyük çürükler, çürük sebebiyle kırılmış dişler… Ağrı ve eklem ağrısı çok gördük. Bu dönemde çok diş sıkmaktan kaynaklanan çok fazla görüyorum. Yani her iki ya da üç hastadan birinde muhakkak var. Onun dışında diş kırıkları da bana göre ilerlemiş diş eti hastalıkları. Çünkü diş eti hastalıklarında da şu sorun oldu. Hastaların çok düzenli olarak maske kullanması belki de bunu tetikledi. Ağız kuruluğuna bağlı ciddi anlamda ağız kokusu şikayeti geldi veya kendi ağız kokularını daha fazla hisseder oldular. Acil olmamakla beraber bu şikayetin dayanılmaz olduğu vakalarda kendi içlerinde oldu. O yüzden hani hastanın hekimle aсіl algısı son derece kendi içinde bir paralellik gösterdi. Ama tekrar ediyorum acil olarak bizim gözlemlediğimiz ağrı, kırık ve röntgen sonrası potansiyel kanala gitme ihtimali olan çürükler. İleri ve yaygın dişeti hastalıkları ve çiğneme bozuklukları da acil kategorisine giriyor.

Hastalar klinik seçimlerinde nelere dikkat etmelidir? Bu konuda önerileriniz nelerdir?

Covid-19 korkusu maksimumda, hepimiz endişe ediyoruz. Peki ne yapacağız? Dişimiz ağrıyor. Çok sıklıkla duyduğumuz iki şey var. Birincisi, devlette çalışma şekli değiştiği için ciddi anlamda bir sıkıntı var. Bunun iki boyutu var. Birincisi ekonomik, yaptıramıyor. İkincisi covid-19 korkusundan veya endişelerinden dolayı yaptırmak istemiyor. İnternet’ten siz bilmediğiniz bir hekimin gerekli tedbiri alıp almadığı konusunda da endişeleriniz olabilir. Tekrar ediyorum. Meslektaşlarımızdan çok ama çok büyük bir kısmı gerekli tedbirleri yıllardan beri almaktadır. Burada benim endişe ettiğim gruplar ki buna göre tedbirler alınması gerekiyordu ve alındığını duyuyoruz. Aynı anda birden çok hastanın aynı yerde kapalı bir mekanda olmaksızın tedavi görmesidir. Şimdi yeni yapılan yayınlardan en güvenilir diş tedavisi yöntemi şu. Hasta maskeyle ortama gelir, randevusunda gider. Randevusuna eğer gecikecek ise veya hasta diğer hastanın muayenesi uzayacak ise mümkün mertebe bekleme salonunda beklemez. Eski alışkanlıklarımızı bu nedenle değiştirdik. Bekleme salonunda beklememeniz çok önemli. Yani iyi bir koordinasyon, aceleye getirilmeyen bir ağız. İkincisi, bekleme salonuna girdikten sonra da mümkün mertebe açık alan veya penceresi açık yerlerleri tercih etmelisiniz. Yani mümkün mertebe hekim muayene odasını ve çalışma odasını iki hasta arasında havalandırmak zorunda. O yüzden bu konu önemli. Üçüncüsü, hasta maskeyi mümkün mertebe tedavi başlayıncaya kadar çıkarmalı. Dördüncüsü, tedavi uygulaması ile ilgili pek çok protokol var. Bunların bir kısmı ne yazık ki teknik sebeplerden dolayı Türkiye’de uygulanamıyor ama yüzde 99’u uygulanıyor. Tedavi bittikten sonra hasta en kısa sürede maskesini takar ve olabilen en hızlı şekilde kliniği terk eder. Bu esnada hekimin yapması gereken en iyi şekilde muayene odasını havalandırması ve diğer hastayı hemen almasıdır. Özetle, internetten veya şurdan veya buradan referansla da olsa hangi hekime gideceğinizi bilemiyorsunuz. Buradaki kriterleriniz şunlar olmalı: 1. Eğer bekleme salonunda çok kişi varsa: 2. Çok hızlı bir tempoda çalışılıyorsa: 3. Aynı odada birden çok koltuk varsa veya koltuklar arasında gerekli izolasyon sağlanmamışsa: 3. Odalar kapalı kutu gibiyse yani herhangi bir penceresi, camı, havalandırma imkanı yeterli değilse ben bu tedaviyi orada yaptırmak istemem. Ana tema tekrar ediyorum sizin odaya girmeden önce o odanın hazırlanış şeklidir. Tedavi sırasında siz bir mikrop kapmazsınız. Daha önce kapmadığınız gibi… Sizden önce gelen hastada ki tedbirler gerektiği şekilde alındığı durumda dişhekimliği belki de en güvenilir uygulamalardan birisi.

Eklemek istedikleriniz…

Beni en çok ürküten ve endişelendiren kısım üniversite öğrencilerimizin durumudur. Ciddi anlamda ben meslek örgütlerinin de bu konuda gerekli çalışmaları ve destekleri gençlere vermemiz gerektiğini düşünmekteyim. Bazı almaları gereken temel eğitimleri üniversitede alırlar ama bu şansı elde edemiyorlar. Pek çok üniversitedeki öğrenci hiç hasta bakmadan mesleği icra edecek. Bu ciddi anlamda bir sıkıntıdır. Benim en çok covid-19’da üzüldüğüm ve rahatsız olduğum ana konu bu. Bunun dışında tekrar ediyorum dişhekimleri bu konuda özellikle virüs ve mikropla mücadelede yıllardan beri diğer branşlara nazaran çok daha tedbir almayı bilen, bu konuda kendine bir alışkanlık oturtmuş bir meslek grubuyuz. O konuda kendimizi şanslı hissediyoruz. Tabii ki riskimizin de o oranda farklı olduğunu da biliyoruz. Ama dediğim gibi eğer ağrınız şikayetiniz varsa veya belli bir aşamaya geldiyse, dişiniz kırılmış ya da çürüğünün varsa… Aman ben gitmeyeyim diyorsanız inanın ağrıdığı zaman koşa koşa gideceksiniz. O yüzden doğru doğru bir planlamayla hekiminizle muhakkak temas edin ve cidden artık ertelemeyin.

İyi günler diliyorum.

www.melihtarhan.dentist

Önceki

Küresel JCI Belgeli Türkiye’nin Tek Tıbbi Görüntüleme Merkezi: Sonomed

Sonraki

“Türkiye Prostat Kanseri Haritası” Açıklandı!

Öne Çıkanlar