Sedef hastalığı yalnızca bir deri hastalığı olarak görülmemeli

Sedef hastalığı (psoriasis) dünyada yaklaşık olarak 125 milyon kişiyi etkiliyor1.
29 Ekim Dünya Psoriasis Günü kapsamında sedef hastalığına dair
paylaşımlarda bulunan Ulusal Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali
Gürer, sedef hastalığında toplumsal farkındalığın önem taşıdığını vurguladı.
Dünya nüfusunun yüzde 2 ila 3’ünü etkileyen sedef hastalığında; tüm ülkelerde çocukların yüzde
1’inden azı, yetişkinlerde ise Doğu Asya’da yüzde 0,17 ve Batı Avrupa’da ise yüzde 2,5 arasında
değişen bir prevelans söz konusu.2 Sedef hastalığına yönelik olarak tüm dünyada toplumsal
farkındalığın artırılması amacıyla 29 Ekim Dünya Psoriasis Günü olarak kabul ediliyor.
Sedef hastalığı yalnızca bir deri hastalığı olarak görülmemeli
Yaşama etkileri yönünden sedef hastalığı hakkında paylaşımlarda bulunan Ulusal Psoriasis Derneği
Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, “Sedef, sadece bir deri hastalığı olmaktan öte, tüm
organizmayı ilgilendiren, kronik inflamasyonla seyreden, yaşam kalitesini ileri derecede
düşürebilen bir hastalık. Genelde yaşam boyu devam eden sedef hastalığı, en sık diz, dirsek, saçlı
deri, el ve ayaklarda keskin sınırlı, kırmızı zeminde sedef rengi kepeklenme ile seyreden, değişik
büyüklükte lezyonlar ile karakterizedir. Hastaların hemen hepsi kaşıntı, yanma, batma ve ağrıdan
şikayet ederler. Bunun yanında hastaların yüzde 20’sinde el ve ayak eklemlerini, diz, dirsek ve
kalça eklemlerini, omurga kemiklerini etkileyebilen iltihaplı eklem romatizması da gelişebiliyor;
verilere göre hastalarda iskemik kalp hastalığı, inme, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kolesterol
metabolizması bozukluğunun sıklığı da yüksektir. Sedef hastalığı derinin üst tabakasının kızarması,
kalınlaşması ve sedef renginde kepeklenmesi ile kendisini gösterirken; oluşan lezyonlar birçok
farklı şekilde görünürlük kazanabiliyor. Sıklıkla belirli bir bölgede görülebilmekle beraber nadiren
tüm deriye yayılıp, organizmanın genel metabolizmasını bozarak yaşamı tehdit edebilir.” ifadelerini
kullandı.
İstatistiksel verilerle sedef hastalığını ele alan Gürer, “Sedef hastalığının tanısı hastaların çoğunda
deneyimli bir hekim tarafından klinik muayene ile konulabilir. Bazı atipik olgularda kesin tanı için
fenomen ismini verdiğimiz özel tanı yöntemleri ve patolojik muayene gerekli olabilir. Sedef
hastalığı genellikle ailesinde sedef hastalığı olan, yani genetik yatkınlığı olan kişilerde
görülmektedir. Bu şekilde belirli tipteki doku antijenlerini taşıyan kadın ve erkeklerde aynı oranda
görülmekte, her yaşta başlayabilmekle birlikte daha çok 20-35 ve 50-60 yaşları arasında pik
1 https://www.psoriasis.org/psoriasis-statistics/ 2 https://apps.who.int/iris/bitstream/handle/10665/204417/9789241565189_eng.pdf.psoriasis?sequence=1
yapmaktadır. Ülkemizde ise sedef hastalığının görülme sıklığı konusunda kapsamlı bir araştırma
bulunmamakla birlikte, prevalansının %1-1,5 civarında olduğu kabul edilmektedir.” dedi.
Sedef hastalığıyla mücadelede hasta-hekim iletişimi önem taşıyor
Sedef hastalığında tedavi sürecinin güçlü hasta-hekim iletişimi ile sürmesi gerektiğinin altını çizen
Ulusal Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, “Hastaların yaşamlarında
karşılaştıkları çeşitli sorunlarla başa çıkmada ve yaşam kalitesini artırmada bazı önerilerde
bulunulabilir. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, sigara ve alkolden kaçınma, stres faktörlerinden
korunma, uyku düzenine dikkat etmek bunlardan bazıları olarak sıralanabilir. Bununla birlikte
negatif psikolojik etkilerle başa çıkmak için hastalık hakkında konuşmaktan çekinmemeli,
hastalığın yaşamı yönetmesine izin verilmemelidir. Hastaların yanlış bilgilerden uzak durması ve
hekimlerine danışmaları önemlidir. son yıllarda hastalık ile ilgili bilgilerimizin artması, yeni tedavi
seçenekleri ile hastalık daha etkili bir şekilde tedavi edilebilmekte, kontrol altına alınabilmekte ve
uzun süreli iyilik dönemleri sağlanabilmektedir. Sedef hastalığının tedavisinde bireye göre
özelleştirilmiş tedaviden söz edilmektedir; hekim hastanın yaşını, cinsiyetini, hastalığın
yaygınlığını, eşlik eden hastalıkları, hastanın psikososyal durumunu ve beklentilerini dikkate alarak
tedavi düzenlemelidir.”
Sedef kesinlikle bulaşıcı bir hastalık değildir
Sedef hastalığında hem hasta ve hasta yakınlarının hem de toplumun genelinde farkındalığın
öneminin altını çizen Ulusal Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, “Sedef
hastalarının yaşam kaliteleri birçok yönden etkilenebiliyor. Hastalığın fiziksel etkilerinin yanında
psikolojik açıdan yarattığı çeşitli zorluklar hastaların sosyal yaşamlarına nüksedebiliyor. Bunun
yanında sedef hastaları gündelik ve iş yaşamlarında çevrelerindeki insanlar ve hatta aileleri
tarafından dışlanabilmekte ve damgalanma sorunu da yaşayabilmektedir. Bu kapsamda, sedef
hastalığında toplumun bilgilendirilmesi, farkındalık yaratılması çok önemli. Öncelikle toplumda
kesin olarak farkındalığın artması gereken konulardan birisi sedef hastalığının hiçbir şekilde
bulaşıcı olmadığıdır. Bulaşıcı olmadığını vurgulamak, toplumu bilgilendirmek, hastanın yakın
çevresi ile gerekirse görüşmek ve psikolojik destek çok önemli. Hastanın hak ettiği doğru tedaviye
zamanında ulaşması mutlu, sağlıklı yaşama ulaşmasına, iş verimliliğinin artmasına yardımcı olur.
Sedef hastalığı kader değildir. Yaşam boyu devam etmesine rağmen, zamanında başlanan etkili
ve uygun tedavi ile kontrol altına alınır.” dedi.
Lilly İlaç Medikal Direktörü Dr. Levent Alev, 29 Ekim Psoriasis Günü kapsamında sedef hastalığı
hakkında toplumun doğru bilgi sahibi olmasının büyük önem taşıdığını belirterek “Lilly olarak
dermatoloji alanı da dahil olmak üzere farklı terapötik alanlarda yaşamı iyileştirme amacımızla
çalışmaya devam ediyoruz” dedi.

Önceki

BÖBREK KANSERİNE YÖNELİK TEDAVİ SEÇENEKLERİ ARTIYOR

Sonraki

Kalp yetersizliği hastalığının Türkiye’ye yıllık ekonomik yükünün 1 milyar dolara yaklaştığı tahmin ediliyor

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Öne Çıkanlar