‘‘Kendi Alanımızda Benzersiz Bir Konum Elde Etmeyi Hedefliyoruz’’
Prof. Dr. Semih Halezeroğlu
Acıbadem M. Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı
Acıbadem Maslak Hastanesi, Göğüs Cerrahisi
İyi bir motor kullanıcısının özelliği, hayatın ne kadar güzel olduğunu keşfetmek ve tüm hücrelerinle hissetmek…
Yıl 2000, o dönemde yönetim kurulunda yer aldığım European Society of Thoracic Surgeons yönetim toplantısı için Brüksel’deydim. Toplantı sonrası uçak olmayınca dönememiştim. Benim gibi Verona, İtalya’da yaşayan Giovanni Magnanelli de (ki benden 10 yaş büyüktür) Brüksel’de kalmıştı. Akşam yemeği sohbetinde işe motosikletle gittiğini anlatınca çok heyecanlanmış ve ‘ne hissediyorsun motorda’ diye sormuştum. Çok kısa yanıtı hem bu yazının konusunu hem de sonraki uzun yıllar hayatımın önemli bir parçası olan motosiklet tutkumu ortaya çıkartmıştı: ‘hayatı hissediyorum Semih’.
Uçaktan indiğim gün (kesinlikle aynı gün) motosiklet ehliyet sınavı için kursa kaydoldum. Motosikleti almak ise o kadar hızlı olmadı. ‘Ya düşersem’, ‘aileme nasıl yaparım bunu’, ‘insanlar ne der’ gibi çok sayıda soru ve yaralanma, ölüm istatistikleri, ‘ne yaparsam daha az riskli olur’, ‘hangi motosiklet modeli olmalı’ güvenlikli kıyafet, güvenli sürüş gibi okunacak birçok bilgi ve tereddütlerim tam 3 yıl aldı. Bazı motosiklet mağazalarına artık sadece kapalı oldukları Pazar günleri gidip motorlara vitrine elimi dayayarak bakıyordum, çünkü mağazadaki satıcılara defalarca gidip sorular sormaktan utanır olmuştum.
Üç yıl sonra içimdeki sese karşı koymak olanaksız hale gelince 650cc’lik ilk motosikletimle yolculuk başladı.
Tuzla’daki yazlık evden Amerikan Hastanesi’ne, 64km, motosiklet ile gitmeye başladım. Zamanla da ülkemizin birçok güzel rotasına… Uzun yolculuklar ve yeni keşifler ve motosiklet üzerinde hissedilen rüzgarın bağımlılığı Avrupa’da Almanya, İtalya, İsviçre, Avusturya, Fransa, Yunanistan, ispanya, Portekiz; ABD’de Kaliforniya, San Francisco, South Lake, Jackson, Sacremento, Lake Tahoe; Afrika’da Güney Afrika Cumhuriyeti, Swaziland Krallığı, Mozambik; Güney Amerika’da Arjantin, Şili, Patagonya; Pasifik’te yeni Zelanda, Kafkaslarda Azerbaycan; Asya’da Hindistan, Nepal ve Bhutan Krallığı ile devam etti.
Eğri oturup doğru konuşacak isek güzel ülkemizde motosiklet kullanmak bu yukarıda saydığım ülkelerden sadece Nepal ve Hindistan’a göre daha güvenli. Kulağa Afrika sıkıntılı gibi gelse de Kara Afrika olarak tanımlanan Mozambik ve Swaziland’da dahi çok daha güvenli hissettim kendimi motosiklet üzerinde. Avrupa’da motosiklet kullanmak gerçek bir şölen. Alpleri, suyunu içebildiğiniz gölleri, yüksek yerlerdeki, bazıları antik, tarihi anıtları, yemekleri, içecekleri, yolları bir motosiklet yolculuğundan daha iyi deneyimleyebilecek bir tecrübe düşünemiyorum. Amerika’da şehir dışında 2 benzinci arasında çok uzun mesafe olduğunu bilmeyince geceyi benzini bitmiş aracınızla ormanda uyuyarak geçirmek zorunda kalmama ramak kalmış olsa da klasik bir Harley ile solo seyir unutulmaz. Himalayalar ve Hindistan, Nepal ve özellikle Bhutan Krallığı her ne kadar yüksek adrenalli rotalar olsa da tekrar gitmek isteyeceğim yerlerin başında gelir.
Bu bir seyahat yazısı değil, o nedenle ne Patagonya’nın bu dünyaya ait olmayan bir coğrafya görüntüsü, ne Himalaya’daki budhist keşiş öğrencisi çocukların nasıl da güzel İngilizce konuştukları, Ne Katmandu’nun, Batı Bengal’in kaotik ama egzotik yaşamı, Yeni Zelanda’nın iki adasını da baştan başa geçerken yollarında tek bir tümsek ve çukur dahi görmediğimi, Amerika’da motosikletçilerin diğer yerlerdeki insanlardan daha çok yalnız gezmeyi tercih etmelerini, Portekiz’in mi, İspanya’nın, İtalya’nın mı daha iyi insanlara ve yemeklere sahip olduğunu gözlemlemeyi, Fransa, Almanya ve İsviçre’de köylerde dağların dahi tarakla taranmış kadar düzenli yeşillikleri ve güzelliklerini, tek bir trafik ışığı dahi olmayan Bhutan Krallığındaki insanların dünyanın en mutlu insanları arasında olduğunu gözlemlemeyi ayrıntıları ile yazmak istesem de buna ne yazık ki olanak yok.
Motosiklette otomobillerin aksine amaç bir yere varmak değil yolculuğun kendisidir. Var olmanın kokusunu, gezegenin rüzgarını sürekli açık olan bilincinizle çok derin hissedersiniz. Avrupa’da bu his sizi asla bırakmaz. Afrika ise bağımlılık, belki de ilk atalarımızla aynı havayı solumak yaratıyor bunu, tıpkı çocukluk anılarımızı hatırladığımız zamanlar gibi bir duygu kaplıyor insanı. Motosikletin riskleri yüksek bir araç olduğu malum. Kaza yaptığınızda yaralanma olasılığınız ve hatta ölüm oranları diğer çok tekerlekli araçlara göre şüphesiz daha yüksek. Bu nedenle motosiklet kullanmadan önce yeterli eğitim ve becerileri kazanmak, kaza olasılığını azaltan trafik kurallarına sürekli uymak, aracın bakımlarını düzenli yaptırmak, yüksek güvenlikli koruyucu kıyafetler kullanmak, dikkati dağıtacak her türlü beslenme ve dinlenme kurallarına titizlikle uymak şarttır.
Risk kavramı başlı başına göreceli bir tanımlama diğer yandan. Evden hiç çıkmamak, uçağa binmemek, denize girmemek, sorun yaratabilecek ameliyatı yapmamak, yeni yerler keşfetmek için yabancı bölgelere gitmemek gibi birçok davranış özelliği riski en aza indirebilir. Açıkçası ‘doğmak’ başlı başına en büyük risk çünkü sonu kaçınılmaz olarak ölümdür. Bir ovuma doğru hareketlenen bir sperme: ‘yapma, böyle yaparsan doğacaksın, doğarsan da öleceksin’ diyebilir birileri, ‘yelkenli ile dünya turu mu, çok tehlikeli’… Ya da genç bir doktora ‘sakın cerrah olma, riskli!’ diyebilirler. Motosikleti özenle ve kurallarına uyarak kullanan ve doğayı, arkadaşlığı, kendisini, farklı insanları tanıma tutkusunu içinden atamayan bir kişiye ‘çok tehlikeli, yapma, başına bir şey gelebilir’ demek de tam buna benzer. İnsan ‘motosikletçi’ olunca o deri kıyafetleri giyip, çelik takılar takıp, bira içerek hayata meydan okumuyor aslında. Resim bu değil hiçbir şekilde. Hayata meydan okumak değil iyi bir kullanıcının özelliği, hayatın ne kadar güzel olduğunu keşfetmek ve tüm hücrelerinle hissetmek. Bir viraja girdiğiniz anda beklenmeyen bir durum ortaya çıktığında o milisaniye içerisinde yaşadığınız korku sonrası hayatın ne kadar güzel olduğunu artık çok insandan daha iyi bilirsiniz. Keşfetme, rüzgarın (doğanın) yüzünüzdeki esintisi, zorluklarla başa çıkma becerilerinizin gelişmesi ile kendinize saygınızın gelişmesi, doğanın güzelliği ve fizik kurallarını içinizde beslemek sizi yaşama meydan okumayı bırakın ona daha sıkı sarılmanızı sağlayıp riskleri daha da azaltacak özelliklerinizi geliştirir. Evet motosikletin riski yüksektir, ama güzellikleri yaşamanın bedelidir bu.
Bir cerrah nasıl motosiklet kullanır diye çok kez sordular bana yıllar içerisinde. Aslında benzer tarafları az değil. Her ikisinde de özel kıyafetler giyersiniz, en ufak dikkatsizliğe yer yoktur, alkol alamazsınız, adrenaliniz her ikisinde de yüksek seyreder, kurallar hiçbir zaman esnetilemez, kullandığınız cihazların kalitesi sonucu belirler. Her ikisinde de insanlar size el sallar, gülümser. Her ikisinde de başarıyla sona geldiğinizdeki haz eşsizdir.
Şu anda daha çok deniz üzerinde yaşam aktivitelerine zaman ayırıyor olsam da özenle, doğaya ve fizik kurallarına saygıyla yapılan motosiklet seyahatlerinin Giovanni’yi haklı çıkarttığını söylemeliyim; insan motosiklet üzerinde gerçekten ‘hayatı’ hissediyormuş.