‘‘Kendi Alanımızda Benzersiz Bir Konum Elde Etmeyi Hedefliyoruz’’
Prof. Dr. Osman İlhan
Özel Koru Ankara Hastanesi Hematoloji Kliniği
Kök Hücre Nakli Merkezi
Hematoloji nedir ve hangi hastalıkları kapsar?
Hematoloji yani Kan Bilimi, basit olarak kansızlık ve kanama ile başlayan bir bilim dalıdır. Günümüzde ise Hematoloji Bilimi artık çok büyüdü, şu anda kemik iliği kaynaklı hastalıkları da kapsıyor. Bu nedenle kan giden bütün organlar bizim alanımızı yakından ilgilendiriyor. Hematoloji, kemik iliği ve kanla ilgili olan kansızlık, kanama, pıhtılaşma, kan kanseri ve beze kanseri gibi geniş bir yelpazeye sahiptir.
Türkiye’de en sık karşılaşılan hematolojik hastalıklar nelerdir?
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de kansızlık ön planda. Özellikle demir eksikliği anemisi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en büyük sorunumuz. Yine coğrafyamıza ait olan akdeniz anemisi yani talasemi bizim için önemli bir sorun. Ama giderek yaşlanan bir ülke olduğumuz için de Geriatrik Hematoloji Bilim Dalı’nın kapsamına giren kan kanserleri çok önem kazandı. Bu hastalıklar arasında da lösemi, lenfoma, miyeloma ve MDS en sık gördüğümüz hastalık grubudur.
Bu hastalıkların tedavi imkanları nasıl?
1972 yılında Ankara Tıp Fakültesi’nde başlayan akademik hayatım 2022’de doldu. Böylece akademik bir molaya girdim. Ama geride bıraktığım elli yıla baktığımda sadece kansızlıkta ve kanamada tedavi yaparken; bugün Türkiye’de hedefe yönelik tedavi, kişiselleştirilmiş tedavi, kemik iliği nakli gibi son teknolojiye doğru geldik. Sonuç itibarıyla bugün Türk Hematolojisi uluslararası düzeyde en iyi seviyededir. İlk on düzeyindeyiz ve her türlü tedavi seçeneklerine ve imkanlarına sahibiz. Yani Türk Hematolojisi Türkiye’de dünya sağlık turizmine aday olan en önde gelen bilim dallarından bir tanesidir. Tabii bu benim için de çok mutluluk verici. Elli yıllık akademik geçmişimde bu gelişmeleri görmek ve bu gelişmelerin içinde olup katkıda bulunmak benim için ayrı bir mutluluk.
Hemen hemen herkesi yakından ilgilendiren anemiyi sizden dinlemek isteriz. Nedir anemi ve nasıl tedavi edilir?
Kansızlık tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemiz için de en büyük sorunlardan biri, özellikle de demir eksikliği anemisi ön planda. Demir eksikliğinde en büyük sorun kan kaybıdır. Özellikle kadınlarda adet kanamalarında zaten ciddi demir eksikliği meydana geliyor. Buna ek olarak hemoroid, divertikülit, polip ve adenom gibi durumlarda da demir eksikliği artıyor. Örneğin; doğum yapmış bir kadında hemoroid olması beklenen bir durumdur. Bunun dışında egzersizin azalması, oturarak çalışma, stres ve beslenme sistemimizin değişmesi bu durumu tetikliyor. Yani Türkiye’de de tüm dünyada olduğu gibi kadınların en büyük sorunu demir eksikliği anemisidir. Bunun da sebebi maalesef kan kaybıdır. Fakat erkekler bu kadar şanslı değil. Maalesef 50 yaşını geçmiş bir erkek demir eksikliği anemisi tanısı aldığında ona kadınlara dediğimiz gibi bu sizin kaybınız diyemiyoruz. Bir kolon kanseri, bağırsak kanseri ya da mide kanseri olabileceği konusunda uyarıyoruz. Bunun dışında özellikle gastrit ya da otoimmün hastalıklarında midede B12 emilememesine bağlı B12 eksikliği anemisini de ön planda görüyoruz. Ama asıl dikkatimizi çeken özellikle güney bölgemizdeki genetik olan talasemi anemilerini de göz ardı etmemek gerekiyor. Bunlar da yine ülkemize has kansızlığa yol açan en büyük sorunlardandır.
Kökten Çözüm mottonuz hakkında da bilgi almak isteriz.
Hayatta kalmamız için doğal bir döngü var, bu hücreler çoğalıyor. Bu ortalama, yaşımızın 120 olduğunu gösteriyor. Ama bu hücreler çoğalırken hücrelerin bir kısmında özellikle yaşlandıkça bir mutasyon oluşuyor. Genetiği oynanmış gıdalar, stres, sigara, obezite ve hareketsizlik bu mutasyonları artırıyor. İşte mutasyona uğrayan bu kök hücre maalesef kanser kök hücresi. Ben bunun için de 2 yıl önce Türkiye Patent Enstitüsü’nden Kanser Kök Hücresi diye bir patent aldım. Benim kişisel kanaatime göre bu kanser kök hücresi, radyoterapiye, kemoterapiye duyarlı değildir. Tam tersi direnç kazanıyor. Bunun tıbbi adı da Otofaji. Yani biz çimi biçiyoruz kök orada kalıyor. Acaba biz kemoterapi yaparken hastalığı tamamen iyileştirmek yerine farkında olmadan bu kanser kök hücresinin direnç kazanmasına mı yol açıyoruz? diyorum. Sanıyorum ki böyle. Bunun üzerine de acaba kökten çözüm yapabilir miyiz dedim.
Evet, hematolojinin en güzel tarafı kemik iliğinde olan kök hücrenin kanlı olduğunu görmemiz. Aynı zamanda bu kök hücrenin sadece kan hücresi yapmadığını; bazen kas hücresi, kalp hücresi veya başka bir hücre de yaptığını ortaya çıkardık. Yani ben şunu anlamaya çalışıyorum. Hematoloji bilim dalı sadece belli bir kan hastalığı değil de acaba bütün organların kök hücreleri kemik iliğindeki ana kök hücreye gelip işbirliği mi yapıyorlar? Evet, gelecek oraya doğru yöneliyor. O zaman biz her dokunun kanserleşen kanser kök hücresi; örneğin, pankreas kanser kök hücresi, akciğer kanser kök hücresi, lösemi kök hücresi, miyeloma kök hücresi gibi bunlara yönelik hücresel tedavi yapmalıyız. Evet, işte benim hayalim de burada başlıyor.
Kökten Çözüm mottomun amacı önce Türkiye’de daha sonra uluslararası düzeyde özellikle kansere yol açan ana kanser kök hücresini tespit edip, buna yönelik hedeflenmiş hücresel tedavi yapmamız.
Şu an kök hücre tedavisi hangi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor?
Ülkemizde çok yaygın olarak akut lösemiler, kronik lösemiler, lenfomalar, multipl miyelom, MDS yani kemik iliği yetmezliği, aplastik anemi ve genetik olarak da çocuklarda sık gördüğümüz talasemi hastalıklarında kullanıyoruz. Güzel tarafı da son 10 yıldır bütün nakiller yeşil kartlar dahil ücretsizdir. Ve bunda da katkım olmasından dolayı çok mutluyum, huzurluyum. Yani kökten çözüm de özellikle hematolojik hastalıklarda kök hücre nakli çok başarılı.
Klinik çalışmalarda ne durumdayız?
Aslında çok iyiyiz. Türk hematolojisi gerçekten iftihar edilecek bir durumda. Yani elli yıl geçmişe bakınca büyük bir mesafe kaydettik, büyük bir başarı söz konusu. Gerçekten bugün Avrupa’da, Amerika’da yapılan çalışmalara ortağız. Faz-1, Faz-2 ve Faz-3 çalışmaları yapılmakta ve bunlarda da Türkiye en ön saftadır. Ama ben istiyorum ki yerli ve milli kendi ilaçlarımızı, kendi CART-Cell’lerimizi yapıp; önce ülkemizde daha sonra da bunu uluslararası düzeye getirelim.
Son 10 yıldır TÜRKÖK adını verdiğimiz Türk vatandaşlarımızın gönüllülük esasına dayanan benim de içinde bulunduğum 1.000.000 verici bankamız var ve en az her yıl 250 gönüllü vericiden kök hücre nakli yapıyoruz. Kesinlikle teşekkür etmek istiyorum ama bunu daha da büyütüp 300.000.000 Türk kökenli vatandaşımızın kök hücre örneklerini alarak bir Türk dünyası Kök Hücre Bankası’nı yaparsak kökten çözümü tamamen yapmış olabiliriz. Benim en büyük hayalim de budur: KÖKTÜRK Projesi.
Bugün Türkiye’de 24 saatte taramayı yapıp ücretsiz olarak bütün merkezlere bildirebiliyoruz ve bu bizim için büyük bir avantaj. Sonuç olarak Türkiye’deki hemotoloji o kadar ilerledi ki sadece ulusal değil, uluslararası düzeyde de ilerledi. Kök Hücre Bankacılığı ve CART-Cell’in büyük bir atılım içine gireceğini umuyorum. Bu da benim en büyük hayalim. Kökten çözüm.
Sizi tıp dünyasından tanıyoruz fakat sosyal hayatınızda nasılsınız? Özellikle bu başarınızı nasıl elde ettiniz?
Hematoloji başarılı ama aynı zamanda stresli bir meslek. Uluslararası düzeyde baktığınız anda tükenme sendromunun çok fazla olduğunu görüyoruz. Ben de bunun üzerine spora ağırlık verdim ve son 20 yıldır düzenli fitness yapıyorum. Bu benim hem organizmama hem de ruhsal dünyama çok katkı sağlıyor. Bunun dışında farklı sporlara da yöneldim. Önce tenis, sonra golf. Özellikle golfde yeşillik, su ve tabiatla baş başa olmak çok güzel. Doğaya saygı, insana saygı demek. Bunun üzerine golfe başladım ve hem doktor hem de yönetici olarak federasyonda görev aldım. Aynı zamanda da golf hakemi oldum. Tabii, biraz zor da olsa zaman ayırdım. Sonuçta bugün Türkiye’de Legends Avrasya Golf Grubu oluştu. Ben de onun bir üyesiyim. Kıdemli olarak ben de oradayım, turnuvada oynuyoruz ve bundan dolayı da çok mutluyum. Fitness ve golf benim açımdan başarımı tetikleyen bir olay.
Onun dışında da hem kongre bahanesiyle hem de tarih ve coğrafya merakımdan dolayı çok geziyorum. Gurme konusunda da kendimi geliştirmek için Chaîne des Rôtisseurs adı verilen Dünya Gurme Birliği’nin bir üyesi oldum. Böylece hem coğrafya hem de tarih açısından bilgi gücümü artırırken aynı zamanda da gurme açısından kendimi geliştiriyorum.
Tabii ki bunun dışında da grup oluşturarak belli bir hizmet yapmak istiyorum. Bunun için de Ankara Tıplılar Derneği’nin başkanı olarak özellikle öğrenci arkadaşlarımıza yönelik her türlü desteği, sosyal ve maddi desteği sağlamak için çalışmalar yapıyorum. Özellikle yeşil alan oluşturma, ağaçlandırma en büyük idealim ve bunu yapmaktan dolayı da çok mutluyum.
Ben hematolojide başarının takım olduğunu, kendimize saygımız olması gerektiğini, daha sonra da topluma saygımız olması gerektiğini, bilgileri paylaşmamız gerektiğini ve çalışmaları da birbirimize aktarmamız gerektiğini söylüyorum. Yani benden sonra Tufan değil, benden sonra devam, biz bir aileyiz.
Tıbbın Ustaları okuyucularına mesajınız nedir?
Ben yıllardır bilim insanlarının insanlarla iç içe olması gerektiğini düşünüyorum. Hatta benim bir sözüm var. ’’Hastaya değiniz’’. Ben bugün, her hastama yakınmasını soruyorum, tansiyonunu ölçüyorum, fizik muayenesini bizzat ben yapıyorum. Dinlemeyi öğrendim, dinlemeye çalışıyorum ve birlikte karar veriyoruz. Ben bir kan kanseri hastamı tedavi ederken onunla tedaviyi paylaşıyorum, ve hastama; bu çizgide beraberiz, beraber başaracağız diyorum.
Özellikle Türkiye’deki vatandaşlarımıza sosyal devlet açısından her tür tedavi ve her türlü imkanları sağlıyoruz. Burada, Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurulu, Geri Ödeme Kurumları’na teşekkür ederim.