‘‘Kendi Alanımızda Benzersiz Bir Konum Elde Etmeyi Hedefliyoruz’’
Prof. Dr. Mustafa Çetiner
Acıbadem Maslak Hastanesi İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü
ENERJİ İÇECEKLERİ GERÇEKTEN ENERJİ KAYNAĞI MI?
Enerji içecekleri diye bilinen ürünler, son yıllarda ülkemizde ve özellikle genç insanlar arasında sıkça kullanılıyor. Gençler, özellikle sınavlara hazırlanırken performans artırıcı olarak, spor yaparken dayanıklılık ve kas gücünü artırmak amaçlı bu ürünleri kullanıyor. Dahası bir çok genç insan, bu ürünleri alkolle birlikte tüketiyorlar. Bu durum sadece ülkemizde değil, tüm dünyada böyle.
Peki bu derece yaygın tüketilen bu ürünler gerçekten de sağlığımızı nasıl etkiliyor?
En baştan söyleyeyim, bu ürünler, gazlı veya gazsız olsun, içerdikleri yüksek miktarda şeker, çoğu kez miktarı belirsiz kafein içeriği ile hiç masum değil. Bu ürünlerin içinde (markalar arasında farklılıklar olmasına karşın) kafein ve şeker yanısıra taurin, karnitin, kreatin, farklı tatlandırıcılar (sükraloz, mısır şurubu), bitkisel özler (ginkgo biloba, açai, ginseng) ya da vitaminler (özellikle B12 vitamini) farklı miktarlarda bulunabiliyor.
Enerji içecekleri ilk defa 1929 yılında hastaların iyileşmelerine yardımcı olsun diye hastane içecekleri olarak İngiltere’de kullanılmaya başlanmış.
Bu ürünlerin kullanımı, asıl olarak Japonya’da, amfetamin kullanımının yaygın olduğu ikinci dünya savaşı döneminde, tam anlamıyla patlamış. Çünkü bu ülkedeki enerji içeceklerinin içine bu kadar uyarıcı yetmezmiş gibi bir de amfetamin ekleniyormuş. Japon kanunlarının amfetamin kullanımını yasakladığı yıllarda kullanımı azalan enerji içecekleri, 1960’lı yılardan sonra yeniden popülarite kazanmış. Son derece rekabetçi bir toplumda bu ürünlerin ilgi görmesi şaşılacak bir şey değil aslında. Nitekim o yıllarda yasal ve küçük şişelerde satılan Lipovitan D markası ile enerji içecekleri kullanmak, mesleki rekabetin kaçınılmaz olduğu Japon toplumunun “olmaz ise olmazları” arasına girmiş. Yıllar 1980’lere ulaştığında birçok iş adamı ve üst düzey yönetici yoğun çalışma tempolarına ayak uydurmak için bu enerji içeceklerini tüketir hale gelmişler. Enerji içeceklerinin Japonya’daki sloganları ise çok dehşet verici; “günün 24 saati boyunca savaşabilir misiniz?…”
‘‘Enerji içeceklerinin tarihi aslında insan sağlığı ve kapitalizmin ilişkisini de gözler önüne seriyor. ‘‘
Rekabetin üst düzeyde yaşandığı bir başka toplumolan ABD’de de bu ürünlerin popüler olması kaçınılmazdı ve nitekim öyle de oldu. İlk kez 1940’lı yılların sonunda “Dr. Enuf” markası ile kafeinli vitamin içeren içecekler üretilmeye başlandı. Coca Cola ve Pepsi gibi bir çok büyük marka, bu akıma uyum sağladı ve kendi enerji içeceklerini üretti. Bir iş adamı olan Dietrich Mateschitz, 1980’li yılların sonunda de Bangkok’ta bir iş seyahati sırasında kafein ve taurin içeren, bir içecek keşfetti. Bu formülü Amerika’ya getirerek hepimizin çok iyi bildiği “RedBull” markasını yarattı. Aslında yarattı demek tam doğru olmaz. RedBull, Tayland’daki orijinal marka olan “Krating Daeng”in birebir İngilizceye çevirisiydi. Tayland’lı ortağı ile kurduğu RedBull’un orijinalinden tek farkı, yeni ürünün gazlı olmasıydı. Avusturyalı bir iş adamı olan Dietrich Mateschitz’in RedBull markası gerçekten de bu sektörün sembol ismi haline geldi. Mateschitz, 2019’da sahip olduğu bildirilen 19,5 milyar dolar servetinin (onu dünyanın en zengin 51’inci kişisi yaptı) çok önemli bir kısmını spora yatırıyor. Birçok futbol kulübünü doğrudan sponsor ediyor, motor sporlarının en büyük destekçilerinden biri.
Markanın “Red Bull gives you wings” yani “Red Bull kanatlandırır” sloganı bir yandan sporun her dalına gönderme yaparken, bir yandan da yıllar önce Japonya’da kullanılan slogana pek bir benzerlik gösteriyor. Enerji içeceklerinin inanılmaz popülerlik kazanması ile 2004 yılında Amerika’da “5 saatlik enerji vadeden” ve 50 ml’lik küçük şişelerde satılan enerji şatlarının geliştirilmesine neden oldu. Nihayet 2007 yılında enerji içeceği tozu ve suda eritilen efervesan tabletler bile marketlere sürüldü. Hiç şaşırtıcı olmayacak biçimde, 1994 ve 2014 yılları arasında, enerji içeceklerinin toplam satışında tam yüzde 5000 (50 kat)’lik bir büyüme ortaya çıktı. Satış rakamlarına bakıldığında, 18-38 yaş arası grup, bu ürünleri kullanan esas grubu oluşturuyor. Ancak 12-17 yaş arası gençlerin de üçte birinin bu enerji içeceklerini tükettiğini unutmamak gerekiyor. Bu ürünleri tüketenlerin 65%’ini erkekler oluşturuyor. Pazar, her geçen gün büyüyor, 2013 yılında tüm dünyada enerji içeceklerinin pazarı 27.5 milyar dolara ulaşmış durumda. Yapılan hesaplamalar 2021 yılında bu değerin 61 milyar dolara çıkacağını öngörüyor.
Bu hikayeyi neden bu kadar uzun yazdım? Çünkü enerji içeceklerinin tarihi aslında insan sağlığı ve kapitalizmin ilişkisini de gözler önüne seriyor.
Yüksek şeker içeriğinden dolayı özellikle çocuklarda, uzun dönemde şeker hastalığı ve aşırı şişmanlığa yol açabileceği düşünülüyor. Genellemek doğru değil ama kabaca belirtmek gerekirse, bir kutu enerji içeceği yaklaşık olarak 7-14 çay kaşığı şeker içeriyor. Birçok markanın şekersiz seçenekleri mevcut olsa da, bu ürünlerde şeker yerine tatlandırıcı kullanıldığını unutmamak lazım. İsveç ve Amerika’da yapılan çalışmalarda, enerji içeceği tüketen çocuklarda diş çürüğü görülme sıklığının arttığı ve bunun şekere bağlı olduğu gösterilmişti. Yüksek kafein alımının çocuklarda nörolojik bozukluklar, kalp, kemik ve kas gelişiminde olumsuzluklara neden olabileceği ile ilişkili çalışmalar yayınlandı. Yüksek kafeine bağlı felç, yoğun anksiyete ve fobi gibi nöropsikiyatrik anormallikler de görülebiliyor. Hiperaktivite ya da bipolar hastalığı olan kişilerin, bu tür ürünleri tüketmesinin sakıncalı olduğu ve mevcut nöropsikiyatrik bozuklukları arttırabileceği söyleniyor. Amerikan Kalp Birliği (American Heart Association) tarafından 2019 yılında yayımlanan bir çalışmada, enerji içeceklerini tüketenlerde kalp fizyolojisinin olumsuz etkilendiği, aritmilerin ortaya çıkabileceği ve kan basıncının artabileceği gösterildi. Yazıda özellikle doğuştan kalp anomalisi bulunan, kalp hastalığı veya yüksek tansiyonu olan hasta grupları, enerji içeceklerinin zararları açısından uyarıldı. Bu güne kadar enerji içeceklerine bağlı olduğu söylenen ve Amerikan sağlık otoritesi FDA tarafından resmen bildirilen toplam 34 ölüm olayı var. Bu içeceklerin popülaritesi arttıkça enerji içecekleri kullanımına bağlı olarak acil servislere başvurma sayıları da artıyor. Bu başvuruların büyük bölümünü kalp rahatsızlıkları ve ritim bozuklukları oluşturuyor. Hastaların bir kısmında bu içeceklerin içeriğindeki minerallerin neden olduğu böbrek hasarları da mevcut. Avrupa Gıda Güvenliği Birliği (European Food Safety Authority) (EFSA)’ya göre günlük 400 mg kafein alımı güvenilir kabul ediliyor. Bu miktarın üzerinde kafein alındığında sinirlilik, uykusuzluk, sık idrara çıkma, çarpıntı, ritim bozukluğu, hazımsızlık, mide yanması, baş ağrısı gibi yakınmalar ortaya çıkabiliyor. ABD’de, ilaçların aksine, enerji içeceklerinde bulunan kafein içeriği yasal olarak belirtilmek zorunda değil. Bu yüzden yaklaşık 16 farklı enerji içeceği markasında kafein miktarının açıklanmaması çokça eleştiriliyor. Yapılan bir çalışma, enerji içeceklerindeki kafein içeriğinin 6-242 mg arasında değişebildiğini ve bu miktarın 350 mg‘a kadar yükselebildiğini gösterdi. Fikir edinmenizi kolaylaştırmak için bir fincan kahvede yaklaşık 90 mg kafein bulunduğunu hatırlatmalıyım.
Yüksek şeker içeriğinden dolayı özellikle çocuklarda, uzun dönemde şeker hastalığı ve aşırı şişmanlığa yolaçabileceği düşünülüyor.
Genellemek doğru değil ama kabaca belirtmek gerekirse, bir kutuenerji içeceği yaklaşık olarak 7-14 çay kaşığı şeker içeriyor. Birçok markanın şekersiz seçenekleri mevcut olsa da, bu ürünlerde şeker yerine tatlandırıcı kullanıldığını unutmamak lazım. İsveç ve Amerika’da yapılan çalışmalarda, enerji içeceği tüketen çocuklarda diş çürüğü görülme sıklığının arttığı ve bunun şekere bağlı olduğu gösterilmişti. Yüksek kafein alımının çocuklarda nörolojik bozukluklar, kalp, kemik ve kas gelişiminde olumsuzluklara neden olabileceği ile ilişkili çalışmalar yayınlandı. Yüksek kafeine bağlı felç, yoğun anksiyete ve fobi gibi nöropsikiyatrik anormallikler de görülebiliyor. Hiperaktivite ya da bipolar hastalığı olan kişilerin, bu tür ürünleri tüketmesinin sakıncalı olduğu ve mevcut nöropsikiyatrik bozuklukları arttırabileceği söyleniyor.
Amerikan Kalp Birliği (American Heart Association) tarafından 2019 yılında yayımlanan bir çalışmada, enerji içeceklerini tüketenlerde kalp fizyolojisinin olumsuz etkilendiği, aritmilerin ortaya çıkabileceği ve kan basıncının artabileceği gösterildi. Yazıda özellikle doğuştan kalp anomalisi bulunan, kalp hastalığı veya yüksek tansiyonu olan hasta grupları, enerji içeceklerinin zararları açısından uyarıldı. Bu güne kadar enerji içeceklerine bağlı olduğu söylenen ve Amerikan sağlık otoritesi FDA tarafından resmen bildirilen toplam 34 ölüm olayı var. Bu içeceklerin popülaritesi arttıkça enerji içecekleri kullanımına bağlı olarak acil servislere başvurma sayıları da artıyor. Bu başvuruların büyük bölümünü kalp rahatsızlıkları ve ritim bozuklukları oluşturuyor. Hastaların bir kısmında bu içeceklerin içeriğindeki minerallerin neden olduğu böbrek hasarları da mevcut.
Raporlara bakıldığında, 2007 yılında enerji içecekleri kullanımı sonrası acil servislere başvuranların sayısı 10.068 iken, 2011 yılında bu sayı 20.783’e kadar yükselmiş görünüyor.
Bir başka önemli konu ise enerji içeceklerinin alkol ile birlikte tüketimi.
Alkol ile bu ürünlerin birlikte tüketilmesinin en önemli sorunu enerji içeceklerinin uyarıcı etkisinden dolayı, alkolün yatıştırıcı etkisinin maskelenmesi ve bu nedenle farkında olmadan alkolün fazla tüketimi. Bu durum alkol ilişkili sağlık sorunlarını ve trafik kazalarını arttırıyor. Uzmanlar, enerji içeceklerinin uzun dönem olumsuz etkilerinin henüz bilinmediği konusunda tüketicileri uyarıyor. Henüz karaciğer, dolaşım sistemi üzerindeki etkileri ile şeker hastalığı ve metabolik sendrom gibi sorunlara yol açıp açmadığı bilinmiyor. Yüksek şeker içeriğinden dolayı özellikle çocuklarda, uzun dönemde şeker hastalığı ve aşırı şişmanlığa yol açabileceği düşünülüyor. Bu nedenle son yıllarda Avrupa’da özellikle genç popülasyonun enerji içeceği tüketimini azaltmak için düzenlemeler yapılıyor. Norveç’te bir dönem enerji içeceklerinin satışı yasaktı. Avusturalya ve Yeni Zelanda’da enerji içecekleri için maksimum kafein miktarı 320 mg olarak belirlenmiş ve çok sıkı denetleniyor. 2018 yılında İngiltere’de de 16 yaş altına bu ürünler satılamıyor. Türkiye’de de 2017 yılından beri enerji içeceklerinin 18 yaş altı kişilere satışı yasaklandı.